1- Emr-i Bi’l Ma’ruf ve Nehy-i Anil Münker görevini üstlenen kimse, eğer bu görevi sürdürdüğü takdirde, kendisinin dinleneceğini ve söylediklerinin yerine getirileceğini galip kanaati gereği biliyorsa, böylece işledikleri kötülükten geri duracaklar ve uzak kalabilecekler kanaati ve hükmü baskın ise,
bu durumda o kimsenin iyiliği emretme görevini sürdürmesi kendisine vacib/farzdır. Bunu ihmal etmesi ya da terk etmesi caiz değildir, doğru olmaz
2- Eğer galip zannına göre insanlara gerekeni söylemesi halinde, bunun onlar tarafından kabul görmeyeceğini, göremeyeceğini bilebiliyorsa, hatta bunu yapması halinde, birçok sıkıntılarla, zorlamalarla, baskı ve iftiralarla karşı karşıya gelecekse, bu durumda bu görevi bırakması daha yedindedir / efdaldir
3- Aynı şekilde görevi sürdürmesi halinde dövülüp horlanacaksa, buna karşı gelebilecek güç ve takati yoksa, sabredemeyecekse, kendisiyle o toplum arasında bir düşmanlık ortaya çıkacaksa, hatta bundan ötürü iş kavgaya, dövüşe ve kıtale kadar gidebilecekse, yine bu görevi terketmesi daha yerinde olacaktır
4- Şayet kendisinin o toplum tarafından dövüleceğini, ancak buna karşı sabırlı olacağını biliyor ve bundan da kimselere herhangi bir şikayette bulunmuyorsa, kendisine karşı yapılanlara sabredebilecekse, bu takdirde görevi sürdürmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Çünkü kendisi böyle bir durumda bir mücahid konumundadır ve yaptığı iş te tıpkı peygamberlerin amelleri mesabesindedir
5- Böyle bir görevi yürütecek kimse, içinde bulunduğu toplum tarafından kabul görmeyeceğini bilir ve onlardan gelebileceklerden de bir korkusu yoksa, dövmelerine, saldırılarına, sövgü ve iftiralarına katlanabilecekse, bu durumda o kimse muhayyerdir. Dilerse görevi yürütür, dilerse bırakır. Fakat görevi yürütmesi daha efdaldir
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur;
Biriniz herhangi bir münker/kötülük, isyan gördüğünde, derhal eliyle önlesin/güç kullansın. Eğer buna güç yetiremiyorsa, diliyle olsun, anlatsın/susmasın. Eğer konuşmasına da izin yoksa/buna gücü yetmiyorsa, bu takdirde kalbiyle olsun buğzetsin/onlara karşı kin gütsün. İşte bu sonuncusunu imanın en zayıf noktasıdır
Hemen hemen her ülkede dört sınıf insan beladan, sıkıntıdan korunmuştur. Şöyle ki;
a- Adaletli devlet başkanı ve idareciler. Herhangi bir şekilde halka zulmetmemişlerse, kendilerini güvenceye almışlardır demektir.
b- Allah yolunda olan ve dürüstçe hareket eden ilim adamları
c- İyiliği emreden ve kötülükten nehyeden, Kur’an öğrenimine ve öğretimine düşkün olan ilim sahipleri ve önde gelenler, belli bir yaş düzeyine ulaşmış insanlar
d- Cahiliyyede olduğu gibi açılıp saçılmayan, toplumu bu halleriyle rahatsız etmeyen örtülü kadınlar
Kimi ilim adamlarına göre;
∟ El ile, güç kullanarak iyilikleri emretme görevi; devlet yetkililerine aittir
∟ Dil ile konuyu anlatıp aktarmak da ilim adamlarının görevidir
∟ Kalb ile buğ zetmek, nefretle iğrenmek ve kin gütmek görevi de genel de sıradan halkın yapacağı şeydir demektedirler. Yine de en iyisini yüce Allah bilir.
Kaynak: Ebu’l-Leys Semerkandi / Bostanü’l Arifin / bkz: 194-196