Hikaye edildiğine göre İsrail oğullarının başına büyük bir sıkıntı geldi. Peygamberlerinin yanında toplandılar ve ona ‘Bize Allah’ı hoşnut edecek bir şey söyle ki ona uyalım ve bu sayede bu sıkıntıdan kurtulalım’ dediler. O da bunu Allah’a sordu. Allah (c.c)’da ona:
‘Onlara de ki: Benim hoşnutluğumu istiyorsanız fakirleri hoşnut edin. Siz onları hoşnut ederseniz bende hoşnut olurum. Onları kızdırırsanız ben de kızarım’ diye vahyetti.
A akıllılar!
Beni dinleyin… Siz hep fakirleri kızdırıyorsunuz. Bununla birlikte Allah’ın sizden hoşnut olmasını istiyorsunuz. Böyle yaparak Allah’ın hoşnutluğunu elde edemezsiniz, aksine O’nun gazabına uğrar, debelenip durursunuz.
Sözümün sertliğine katlanın ki kurtulasınız. Sebat gösterip olduğu yerde durmak bitki olmak demektir. Ben mürşitlerin sert ve hoşa gitmeyecek sözlerinden kaçmadım, bunun yerine dilsiz ve kör oldum. Onlardan bana bir çok sıkıntı geliyordu da sessizce duruyordum. Sen ise hem onların sözlerine katlanmıyor, hem de kurtuluşa ermeyi istiyorsun.
Hayır, yararına ve zararına olan her şeyde kadere rıza göstermedikçe, nasibin konusunda Allah’ı suçlamayı bırakarak mürşitlerin yanında olmadıkça ve bütün hallerinde onlara rıza gösterip uymadıkça kurtuluşa eremezsin. Bunu başarabilirsen dünyada ve ahirette kurtuluşa erersin. Söylediğimi anlayın ve uygulayın.
Pratiğe yansımayan anlamanın hiç bir yararı yoktur. Samimiyetsiz amel boş bir tamahkarlıktan ibarettir.
Cahillik bütünüyle kötüdür. Peygamberimiz (s.a.v):
Bir kimse cahillik içinde Allah’a kulluk edecek olursa, bozduğu düzelttiğinden çok olur buyurmuştur
vesselam…!
Abdülkadir Geylani Sohbetlerinden