DOLAR
27,3824
EURO
29,0085
ALTIN
1.630,05
BIST
8.334,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
22°C
İstanbul
22°C
Yağmurlu
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
23°C
Perşembe Az Bulutlu
22°C

Dinimiz İslam’a Göre Helal Kazanç

20 Eylül 2023 02:00
8

Yeryüzünde insan var olduğundan beri geçimini temin ederek, hayatını sürdürmek için çalışıp çabaladığını bilmekteyiz. Bu durum, zaten Allah’ın insanlar için koyduğu kanunlardandır. Yani insan, rızkını helal yollardan temin etmek için elinden gelen gayreti gösterecek, alın teri ile, elinin emeği ile elde ettiği kazancını yiyecektir.

Ancak, bu çalışma ortamında da haklarını koruyacak, ne kendisi için, ne de başkası için haksızlık yapmayacak ve haksızlığa razı olmayacaktır. Görüldüğü gibi Kur’an insanların çıkarlarının zedelenmemesi ve menfaatlerinin zarara uğramaması, haklarının ellerinden alınarak haksızlığa uğrayıp mağdur olmamaları için onlara çok sıkı uyanlarda bulunmaktadır.

Malların insanlar tarafından haksızlıkla yenilmesine karşı çıkan Kur’an, mala düşkünlük göstererek onu biriktirip toplamayı yani insanların meşru yollardan, onlardan yararlanmalarına engel olmayı da tasvip etmemektedir (1)

“Azap olsun, ölçüde-tartıda noksanlık edenlere. Ki onlar, insanlardan ölçüp (haklarını) aldıkları zaman, tam olarak alırlar. Fakat insanlara (verilmek üzere) ölçtükleri, yahut onlara tarttıkları zaman eksiltirler (2)

Karşılıklı haklara riayetin yanında insan kendilerine düşeni yapacak; “hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışacaktır.” Ancak bunu yaparken, Allah’ın kendine verdiğinden fazlasını temenni etmeyecektir.

“Yeryüzünde mevcut her canlının rızkının Allah’a ait (3)“olduğu bilindiği halde insan, fıtratındaki aşırı derecede hırs ve ihtiras sebebi ile bir vadi dolusu olsa, mutlaka, bir o kadar daha olmasını isteyecektir.

Halbuki Hz Peygamber, asıl zenginliğin mal çokluğu ile değil, kalp zenginliği ile olduğunu belirterek, Müslüman olup yetecek kadar malı olan ve Allah’ın verdiğine kanaat eden kimsenin kurtulacağını haber vermektedir.

Allah Resulü; bir kimsenin iple dağdan arkasına yüklenerek odun getirip onu satarak geçimini temin etmesinin dilenmesinden, vermenin almaktan, “üst elin alt elden daha hayırlı olduğunu ifade etmiştir.

Hatta Hz Muhammed, arkadaşlarından, kimseden bir şey istememe hususunda söz almıştır. Yani böylece dilenciliğin hoş bir yol olmadığını göstermek istemiştir.

Gerek ticari hayatta temin ettiği kar, gerekse elde ettiği diğer gelirlere kanaat etmesi Müslümandan beklenen bir husustur. İslam toplumu, fertleri buna zorlar. Yeterinden fazla kar koymayı uygun görmeyen Müslüman vicdani, malı etiketinden fazla fiyata satmaya razı olmaz.

Kendisinin arzu etmediği bir alım satımı, Müslüman kardeşi için de arzulamaz. Bunun aksi davranışta bulunanları uyarır. Malın eksikliklerini gösterir. Bozuğunu, ezigini, çürüğünü söylemeden satmaya kalkışmaz

Resulüllah (s.a.v), bir gün pazarda dolaşırken, tahıl satan bir adamın yanına uğrar. Tahıl yığınına elini daldırınca alt kısmının ıslak olduğunu görür. Bunun üzerine:

  • Bu ne ey tahılın sahibi? diye sorar:
  • Yağmur ıslatmıştı cevabını alınca Peygamberimiz: Tahılın ıslak tarafını insanların görmesi için üste koyamaz mıydıin?” buyurur ve devam ederler:

Müslüman aç gözlü olmaz. Başkasının malına, kazancına göz dikmez. Bilir ki, Cenab-ı Hak, kendisinin rızkını verecektir. Birçok işyerinde, evde levhalaştırılmıştır bir hadisi şerif asılıdır;

er-Rizku ala’llah= Rızık Allah’a aittir.

Bizim kültürümüzde bu anlayışın yanlış yorumlanması sebebi ile bazı kimselerin elini eteğini çalışmaktan çekip, yatarak kendisinin geçiminin Allah’tan geleceğini zannedenler vardır. Bu anlayış son derece yanlıştır. İslamiyet böylelerini kesinlikle uyararak:

“İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışmasının (karşılığı) da yakında görülecektir. Sonra tastamam karşılığı verilecektir (4)

ayeti ile ancak samimiyetle, iyi niyetle çalışanlara Allah tarafından rızık ve geçimi için gerekli ortamın sağlanacağı bildirilmektedir.

Çalışma hayatında da başkalarının haklarını gözetmesi gerektiği çeşitli vesilelerle vurgulanan Müslüman, öyle bir olgunluğa gelmektedir ki, kendisi alışverişe başladığı halde, meslektaşı komşusu şayet henüz siftah yapmamışsa, gelen muşteriyi ona yönlendirebilmelidir.

Ben bugün siftahımı yaptım, bu alacağınızı da komşumdan alın diyebilmelidir. Bu örneği çalışma hayatımızın bütününe uygulayabilsek, o zaman toplumumuzda kıskançlıklara, çekememezliklere mahal kalmaz.

İnsanımız hem kazandığına razı olur, hem de kazancını helalinden elde etmeye dikkat eder. Başkalarının hakkının kendisine geçmemesi için gereken titizliği gösterir.

Kaynak: Prof. Dr: Mehmet Şeker (Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fak) / Diyanet Aylık Dergisi Eki / Aralık 2008 / bkz: 12-13

(1-Adiyat Süresi 8; Hümeze Süresi 2-3) (2-Mutaffifin Süresi 2-3) (3-Hud Süresi 6) (4-Necm Süresi 39-41)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.