DOLAR
19,0180
EURO
20,3817
ALTIN
1.211,67
BIST
4.975,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
11°C
İstanbul
11°C
Çok Bulutlu
Çarşamba Çok Bulutlu
12°C
Perşembe Az Bulutlu
14°C
Cuma Az Bulutlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
14°C

Dinimiz İslam; Terörü ve Terör Faaliyetlerini Yasaklamaktadır

Dinimiz İslam; Terörü ve Terör Faaliyetlerini Yasaklamaktadır
4 Aralık 2021 08:00
0

İslam terörün her türlüsüne karşıdır. İslam, haksız yere insan öldürmeyi bütün insanlığı öldürmek gibi algılayan İslam’ın terörle yan yana zikredilmesi, bu güzel dine yapılacak en büyük haksızlıktır

Kur’an’ın getirdiği değerler, Müslümanları, Müslim-gayr-i Müslim ayrımı gözetmeksizin herkese adaletle, sevgiyle, hoşgörüyle yaklaşma, ihtiyacı olana yardım etme ve masum olanı koruma konularında sorumlu tutar. Müslümanlar, toplumsal karmaşa ve bozgunculuğun yayılmasına engel olmakla yükümlüdürler.

Zira karmaşa (fitne) ve bozgunculuk, güvenliği, huzuru ve barışı tehdit eden şiddet ve terörü doğurur. Şiddetin ve terörün en son noktasının masum insanları öldürmek olduğu açıktır.

İslam terörün her türlüsüne karşıdır. İslam, haksız yere insan öldürmeyi bütün insanlığı öldürmek gibi algılayan İslam’ın terörle yan yana zikredilmesi, bu güzel dine yapılacak en büyük haksızlıktır. Zira Kur’an da Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

  • “Kim bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir canı öldürürse, sanki bütün insanlığı öldürmüş gibidir (2)”

Bununla beraber, her din ve ideolojik sistemde olduğu gibi Müslümanlar arasında da çıkar elde etmek amacıyla dinlerini kullanan bireylerin ve devletlerin varlığı inkar edilemez. Bu tür insan ve devletlerce, kendilerini hedefe ulaştıracak her yol ve araç, haklılaştırılarak meşru kabul edilmektedir. Yalnızca tarih değil, günümüz de bunun örnekleriyle doludur. Haçlı seferleri, Hariciler, Müslüman ve Yahudilerin İspanya’da katledilip sürgün edilmeleri, mezhep savaşları buna verilebilecek en çarpıcı tarihi örneklerden yalnızca birkaçıdır

Örnekler incelendiğinde görülecektir ki terörün dini ve kimliği yoktur. Bu konuda bir problem yok gibi görünmektedir, ancak problem, bütün bu örnekler ortada dururken özellikle İslam dininin terörle bir arada zikredilmekte oluşundandır. İslam’ı ve Müslümanları terörle ilişkilendirme de en çok kötüye kullanılan kavramlardan biri belki de en başındaki cihat kavramıdır.

Gerek Batı Medyasında ve gerekse toplumumuzda resmedildiği şekliyle cihat;

Allah adına, müşrik, kafir, kitap ehli gibi ayrım gözetmeksizin, Müslüman olmayanlara karşı yürütülen ve kutsallık zırhına büründürülen bir mücadeleye verilen isimdir. Bu nedenle cihat, dini hoşgörüsüzlüğün en bayağı simgeleriyle aynı tutulmuştur.

İlginçtir ki İslam geleneğinde; Hristiyan geleneğinde olduğu gibi kutsal savaş gibi bir kullanımın varlığına rastlayamıyoruz.

Dinimiz İslam’a Göre Cihad Kavramı

Cihat en basit anlamıyla; Hak bir dava için var güçle mücadeleyi ifade eder ve Hz Peygamber’e göre cihadın en üst düzey şekli, nefsin kötülüğe sevk eden eğilimlerine karşı verilen mücadeledir. Kutsal savaş ne Kur’an da ne de İslam kelamında kullanılan bir kavram değildir. İslam ilahiyatında savaş, hiçbir zaman kutsal değildir, savaş ya meşrudur ya da değildir.

Eğer savaş meşru ise savaşta öldürülenler şehit olarak nitelendirilir. Bu yönüyle Kur’an sınırsız bir savaş anlayışını benimsemediği gibi Müslüman kimliğine bürünen bir kişinin İslam adına ortaya çıkıp İslam’ın onaylamadığı bir davranışı gerçekleştirmesinden ne İslam, ne de Müslümanlar sorumlu tutulamaz.

Zira Kut’an, savaşan taraflardan Müslüman tarafın da meşru olmayan bir gerekçe için savaşmakta olabileceği ihtimalini göz ardı etmez. Bir başka ifadeyle, bir kimsenin ya da bir devletin Müslüman bir kimliğe sahip olması, ona İslam’ın onaylamadığı bir fiili gerçekleştirme hakkını vermez.

Dahası, Kur’an; Müslümanlara, kendileriyle savaşanlarla cihat etmelerine izin vermekle beraber, onları haddi aşmamaları konusunda da uyarmaktadır

“Size karşı savaş açanlarla siz de Allah yolunda savaşın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez (3)”

Ayetlerden de anlaşıalcağı üzere ister Müslüman, ister gayrimüslim olsun, insanlar arasında her zaman insanlığın barış, huzur ve güvenliğini tehdide yönelik faaliyetlerde bulunabilen ‘haddi aşanlar’ olacaktır. Dinlerin görevi, bu haddi aşanlara doğru yolu göstermek suretiyle yeryüzünde, ayette sıralanan ahlaki değerlere sahip bireylerin oluşturduğu erdemli toplumlar vücuda getirmektir

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik o kimsenin iyiliğidir ki Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inanır; yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve kölelere sevdiği maldan verir; namaz kılar, zekat verir. Antlaşma yaptığı zaman, sözlerini tutar. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. Doğru olanlar işte onlardır; Allah’tan sakınanlar da onlardır (4)”

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / İslam’a Giriş Gençliğin İslam Bilgisi / bkz: 427-429

(2-Maide 32) – (3-Bakara 5 / Maide 2) – (4-Bakara 177)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.