İman fiili değil, kalbi bir iştir. Yani kalp ile Allah’a ve ondan gelene inanıp tasdik etmektir. Binaenaleyh bir kimse kalbiyle tasdik etmeden hayatı boyunca inananlar gibi kelime-i şehadeti getirip Allah’a kulluk ederse mü’min sayılmaz. Bu itibarla Müslüman olmayanları zorla İslam’a getirmek için çalışmak fayda vermeyeceği gibi nifakın ve iki yüzlülüğün çoğalmasına sebep olacağından fayda yerine zarar verecektir.
Ensar’dan, Huseyn’in Hıristiyan iki oğlu vardı. Bir türlü Müslüman olmadılar. Bunun üzerine Huseyn nasıl benim bir parçam cehennemde yansın deyip onları zorla Müslümanlaştırmak istedi, bu vesile ile
Tarih boyunca Müslümanlar, zimmilerin (islam hakimiyeti altında yaşayan gayr-i müslimler) namus, can ve mallarımı muhafaza etmişler ve onlara dokunmamışlardır. Onları inanç ve ibadetlerinde serbest bırakmışlardır.
Tabii ki kanun dışı münferit olaylar müstesnadır. Yalnız İslam dinini kabul eden kimse dinin icabını yerine getirmeye mecburdur ve bunun için dinen zor kullanılır.
Mesela; Namaz kılmayan kimsenin -Şafi mezhebine göre tövbe etmezse cezası idamdır. Hanefi mezhebine göre hapistir.
Oruç tutmayan kimse her iki mezhebe göre hapsedilir. İçki içen kimseye ceza olarak seksen değnek vurulur. Görüldüğü gibi İslam’a göre İslamiyet dairesine girmeden evvel zora baş vurulmaz. Fakat İslamiyet’i kabul ettikten sonra İslam’ın icabını yerine getirmek için zor kullanılır.
Kaynak: Halil Günenç / Günümüz Meselelerine Fetvalar / bkz: 64-65