Başka bir hadisi Şeriflerinde ise Cuma namazına erken gitmeyi teşvik etmek üzere; “Bir kimse Cuma günü cünüplükten temizleniyormuş gibi boy abdesti aldıktan sonra erkenden Cuma namazına giderse bir deve kurban etmiş gibi sevap kazanır. ikinci saatte giderse bir inek, üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi sevap alır. Dördüncü saatte giderse bir tavuk, beşinci saatte giderse bir yumurta sadaka vermiş gibi sevap alır. İmam minbere çıkınca, melekler okunan hutbeyi dinlemek üzere cemaate katılır” buyurmuşlardır.
Beş hususa burada dikkat çekmek istiyorum;
Birincisi; “Cuma günü namaza çağrılmaktan maksat, hutbeden önce namazı için okunan iç ezandır. Resulüllah (s.a.v) zamanında cuma günü sadece bir ezan okunurdu. O da cuma namazı ezanı idi.
Hz Ebubekir ve Hz Ömer (r.a) döneminde de böyle devam etti. Fakat Hz Osman (r.a) zamanında cemaat iyice kalabalık hale gelince, cuma vaktinden önce halka vaktin geldiğini bildirmek üzere bir ezan daha okunması kararlaştırıldı. O günden sonra böyle bir uygulama devam ede geldi
İkincisi; Buradaki zikrullahtan maksat, cuma hutbesi ve cuma namazıdır. Çünkü bunların ikisi de farzdır. Burada hutbeye zikrullah denmesi, hutbenin muhtevası hakkında bir fikir vermektedir. Dolayısıyla hutbede zikrullah sayılacak dualar okunmalı, zikirler yapılmalı, Allah’ı, O’nun rahmetini ve azabını hatırlatıcı şeyler söylenmelidir.
Üçüncüsü; “Zikrullaha koşmakla kastedilen, ilk akla geldiği şekliyle ayaklar üzere koşarak namaza gitmek değildir Zira Resulüllah (s.a.v) bu şekilde koşarak namaza gitmeyi yasaklamıştır.
Dolayısıyla buradaki “koşmak” tan maksat, diğer işleri ve meşgaleleri bırakarak Cumaya gitmek, kalp ve niyetle yönelmek, onu ifa için abdest almak, elbiseleri giymek gibi gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra vakitlice yola koyulmaktır.
Dördüncüsü; “Alışverişi bırakmakla kastedilenin ne olduğudur. Bu ifade sadece alışverişi değil, tüm meşguliyetleri bırakarak namaz için hazırlanmayı da içine alır. Burada ‘alışveriş’ kelimesinin zikredilmesi, Cuma günü ticaretin ticaretin yoğun olması dolayısıyladır.
Cuma günleri civardaki yerleşim bölgelerinden Medine’ye gelen insanlar, yanlarında satmak için mal getirirlerdi ve o gün herkes ihtiyaçlarını karşılayabilmek için alıveriş yaparlardı. Bu sebeple ayetteki yasaklama sadece alışveriş ile sınırlı olmayıp, tüm meşguliyetleri kapsamaktadır.
Beşincisi; Namaz sonrası yeryüzüne yayılmakla ilgili teşviktir. Buda vücub değil mubahlık (ibaha) ifade eder. Namaz kılındıktan sonra insanlar serbesttirler ve istedikleri yere dağılabilirler. Gerek ticaret, gerek ilim, gerek ziyaret, gerek ibadet yapabilir, gerekse istirahat edebilirler.
Yoksa namaz insanı hayattan koparan ve tembelliğe iten bir sebep olarak algılanmamalıdır.
Diğer taraftan günlük hayatımızın her alanında da zikrullaha devam etmemiz tavsiye edilmektedir. Çünkü Allah’ı zikir ve dindarlık sadece mabede mahsus bir durum değildir. Mabet dışında da Allah’ı anmak, iş ve ticaret hayatında da O’nun rızasını gözetmek önemlidir. Zira kurtuluş ancak Allah’ı her an hatırda tutup o şuurla yaşanacak bir kulluk hayatı ile mümkün olabilecektir.
Kaynak: Cafer Durmuş / Ey İman Edenler / bkz: 154-156