!-- Petal Search Webmasteer -->
Kendine zarar verme davranışlarının başlangıcının 12-13 yaşları olduğu söylenebilir. Sıklıkla zarar verilen beden bölgelerinin sırasıyla kollar, eller, bilek bölgeleri ile bacaklar ve nadir olarak boyun bölgesi olduğu görülmekte, cinsel organlara ve göğse kesinlikle zarar vermemektedirler.
Konuya kendine zarar veren bireyler açısından bakıldığında, sakinleşme açlığı içinde bulundukları söylenebilir. Her biri aynı zamanda içlerinde kopan bir fırtınadan, sürekli dalgalanan duygulardan bahsetmektedirler.
Bu davranışları yapma nedenlerini, anlık rahatlama, öfkeyi kontrol etme, kan görünce rahatlama, sakinleşme ya da o andaki gerilimi giderme ve zevk alma olarak açıklamaktadırlar.
Zarar verme davranışlarını, kendilerini öldürmek için yapmadıklarını ifade etmektedirler. Kendilerine zarar verme davranışları, açıkça ikincil kazanç sağlama ve diğerlerini kontrol etme amaçlı değildir.
Kesme davranışının belirli periyodlarda tekrarlayıcı olduğu ve zarar verme davranışlarından en sıklıkla kullanılan metodun kendini kesme olduğu dikkat çekmektedir. Ardından kendisini bir yerlere vurma ve saç yolma gelmektedir. Kendine zarar veren ergenlerin anne babalarının büyük oranda, ergen küçük yaşlarda iken ayrı yaşamaya başlamış ve boşanmış çiftlerden oluştuğu söylenebilir. (Tedavisini sürdürdüğüm ergenlerin ailelerinde boşanma genellikle ilkokul öncesi döneme denk gelmektedir.)
Kendine zarar verme çocuğun ve ergenin çaresizlik duygularının bir dışa vurmasıdır. Bu çocuk ve ergenlerin ailelerinde ebeveynlerin duygularını söze dökme yoktur ve konuşmaktan ziyade kavga ederler.
Aynı zamanda bu çocuk ve ergenlerin ailelerinde alkol ve madde kullanımı da yaygın olarak görülmektedir.”
Büyük çoğunluğu anne figürünü oldukça baskın, katı ve kuralcı, nüfuz eden; ama öz bakımları yerinde olmayan, feminen özelliklerden uzak bir şekilde tasvir etmektedir. Annelerin bir kısmının geçmişte kişide kimlik, bellek, algı ve çevre ile ilgili duyumlar gibi normalde bir bütün halinde çalışan işlevlerin bütünlüğünün bozulması, majör depresyon, alkol, madde kullanımı ve intihar girişimlerinden ötürü psikiyatrik yardım aldığı ya da devam ettiği söylenebilir.
Ergenler zarar verdikleri bölgeleri gizlemeye çalışmaktadırlar. (Çoğunlukla uzun kollu giysiler giyerek kollarındaki kesikleri gizleme eğilimi vardır.) Yukarıda çocuk ve ergenlerde görülen kendine zarar verme davranışlarının en sık rastlanılan vakalarından bahsettim
Peki, bu çocuk ve ergenler neden kendilerine zarar verme yolunu seçerler?
Yapılan araştırmalarda kendilerine fiziksel zarar veren bu çocuk ve ergenlerin ebeveynlerinin büyük oranda boşanmış oldukları görünmektedir. Aile içindeki şiddet ve uyumsuzluk bu çocuk ve ergenlerde suçluluk, kendini sorumlu tutma ve bunun yanında evdeki ilişki biçiminin şiddet olmasından dolayı kendilerini şiddetle ifade etmekte oldukları görülmektedir.
Şiddet gören, dışarıya yöneltemediği şiddeti kendisine yöneltmekte ve bununla yaşadığı huzursuzluk ve kaygıyı azaltma umudu içinde olmaktadır.
Bu çocuk ve ergenlerin ailelerinde ebeveynlerin duygularını söze dökme yoktur ve konuşmaktan ziyade kavga ederler. Aynı zamanda bu çocuk ve ergenlerin ailelerinde alkol ve madde kullanımı da yaygın olarak görülmektedir. Bir yandan bu yaptıklarından utanç duyan söz konusu çocuk ve ergenlerin psikolojik destek ve yardım almalarının gerekli olduğu gibi bu destek ve yardımın söz konusu ailelere de uygulanması gerektiği önemle belirtilmiştir.
Türkiye’de orta ve dengi okullarda okuyan öğrencilerin %30’luk kısmında kendine zarar verme davranışı görülür. Toplum ve ruh sağlığı açısından bakıldığında bu ciddi bir orandır. Bu davranışları gösteren çocuk ve ergenlerin aileleri ya da okuldaki psikolojik danışmanlar tarafından zamanında fark edilip, zamanında müdahale edildiği takdirde çok vahim olabilecek sonuçlar önlenebilir.
Kendine zarar verme davranışı her ne kadar intihar teşebbüsü olmasa da bu davranışlar intihar teşebbüsünün yani çocuk ve ergenin öz yıkımının bir sinyali olabilir. Ayrıca bu davranışları sergileyen çocuk ve ergenler daha sonra bu davranışlarla yetinmeyip alkol, uçucu ve uyuşturucu maddeye yönelebilirler.
Bu davranışların aileler tarafından basite alınması ya da numara yapıyor, dikkat çekmeye çalışıyor gibi düşünülmesi bu bireylerin ruhsal ve fiziksel kayıplarına neden olabilir. Bir davranış varsa bunun ruhsal nedenleri vardır ve içinde duygusal ve düşünsel çatışma barındırır. Bu tarz davranışlar özellikle çocukluk çağında başlar ve anlaşılmazsa ergenliğe sıçrar, daha sonra yetişkinlikle ağır ve geri dönüşü çok zor ya da imkânsız yeni olumsuz davranışlara yol açar.
Asıl sorunun kısa zamanlı ve geçici olarak kaybolmasına yarar ve sorunun tamamen ortadan kalkmasına hiçbir fayda sağlamaz. Burada yapılacak asıl çözüm; kişinin kendine zarar verme davranışlarının nedenlerini araştırmak ve ortadan kaldırmaya çalışmaktır.
Kaynak: Fatih Sönmez / Uzman Psikolog / Diyanet Aile Dergisi / Kasım 2014 /bkz: 21-22