Çocuklara Kaza ve Kader İnancının Öğretilmesi

Yetişkinlere olduğu kadar, çocuklara da anlatılması ve öğretimi zor olan konulardan biri de kaza ve kadere iman öğretimidir. Aynı zamanda Kelam ilminin de üzerinde en çok tartıştığı meselelerden biri olan bu konuda asıl problem, çocuklara ne zaman ve ne kadar bilginin verilmesi meselesidir.
Zira, burada zorluk, hem konunun anlaşılmasında farklı düşüncelerin söz konusu olması, hem de kaza ve kader konusunun diğer bazı iman esasları gibi soyut bir nitelik arz etmesidir. Yine de yerli yerinde kullanılacak ifadelerle bu esasın da öğretimi mümkündür. Öncelikle dikkat edilmesi gereken nokta, kaza ve kader konusuna, iman esasları öğretimi sürecinin en sonunda yer vermektir.
Amentü metninde en sonda yer alan bu konu, aslında insan zihnini çeşitli boyutlarıyla zorlayan ve bazen içinden çıkılmaz sorularla karşı karşıya bırakan bir özelliğe de sahiptir. Yetişkinleri bile, anlama noktasında aciz bırakan ve belki de sağlıklı bir neticeye ulaşmak insan için mümkün olmayacağı için, bu konu üzerinde tartışmada bulunmak, Hz. Peygamber (s.a.v)’in aşağıda aktarıldığı üzere kesin tavrıyla yasaklanmıştır.
- “Bir gün, kader konusunda tartışmakta olan sahabileri gören Hz. Peygamber onlara şöyle çıkıştı: Siz bununla mi emr olundunuz? Yoksa ben size bunun için mi gönderildim? Sizden öncekiler bu konuda tartışmaya başladıkları zaman helak olmuşlardır. Bir daha sakın bu konu üzerinde tartış mayınız”
Burada kader ve kaza kavramları üzerinde uzun bilgiler vermek yerine, hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmak anlamındaki kaza ve kadere imanın, insan için taşıdığı sosyal- psikolojik değerden kısaca bahsetmek istiyoruz.
Kaza ve kadere iman, insana, kainatta olup biten her şeyin Yüce Yaratıcının bildiği bir hikmeti olacağını öğreterek, başına bir zarar geldiğinde hemen feryadı basarak isyan etmesini önler. Başarı ve iyilik dokunduğu zaman da her şeyi unutarak şımarmaz; başarısını şükürle, başka insanlarla paylaşarak arttırır ve yerli yerinde sevinir.
Böylece insanı başarısızlık, fakirlik ve hastalık gibi durumlarda, bütün tedbirleri aldıktan sonra, feryattan, isyandan ve ümitsizlikten kurtarır. Başarı ve iyilik esnasında da şımarmak- mutedil bir insan olmasını sağlar. Kur’an-ı Kerim’de;
- “Yeryüzünde olan ve sizin başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce o kitapta bulunmasın. Şüphe yok ki, bu, Allah için kolay bir şeydir. Böyle olması ise, kaybettiğiniz şeylere üzülmemeniz ve Allah’ın size verdiklerine de şımarmamanız içindir. Zira Allah kendini beğenip öğünen kimseleri sevmez”
buyurularak, insanın ne kaybettiklerine üzülmesinin, ne de elde ettiklerine aşırı derecede sevinerek şımarmasının doğru olmadığı vurgulanmakta ve her hususta Allah’ın takdirinin söz konusu olduğuna dikkat çekilmektedir.
Kaza ve kadere iman konusunda üzerinde hassasiyetle durulacak noktalardan biri de tevekkül anlayışının doğru bir şekilde yorumlanmasıdır. Zira, sağlıklı bir tevekkül anlayışına sahip insan, kaza ve kader konusunu anlama ve anlatma noktasında önemli bir mesafe kaydetmiş demektir.
Böylesi bir tevekkül anlayışında ise aslolan, kul olarak üzerine düşen yapıldıktan sonra sonucun ümitle beklenmesidir. Umit ise, kaza ve kadere imanın insana sağladığı psikolojik bir rahatlığın sonucudur. Zira “İslam’da kaza, kader ve tevekkül inancı aslında bütün işlerde ümidin, başarının, azim ve kararın temelini oluşturur.”
İslam’ın öğrettiği kaza ve kader inancını bu şekilde ele almak, yetişmekte olan nesillere, karşılaşacakları her iş ve olayda destek ve başarı temin edecektir. İyi ve doğru anlaşılan kader inancı, başarı seviyesini gittikçe yükseltmeye yardımcı olacaktır. Başarısızlık durumlarında ümitsizliğe düşmeden yeni hamleler yapmanın ön şartlarını hazırlayacaktır.
Ebedi alem inancı da bu dünyada gerçekleşmeyen ümitlerin ve arzuların insanı sürekli baskı altında tutmasını önler. Tedavi imkanı olmayan bir hastalığa, sakatlığa düşen insanı ve yakınlarını teselli ederek hayata bağlamanın yolları bulunur.
Kaza-kader, tevekkül ve ahiret inancı, birbirlerini tamamlayarak, insanın kâinattaki canlı ve cansız bütün varlıklarla ilişkilerini uyumla ve başarıyla sürdürmesine yardımcı olacaktır.
İnsanı yalnız Allah’a kul ama diğer varlıklar karşısında hür kılarak kişiliğini bulmasını sağlar. Yalnız O’na kul olmasını ve yalnız O’ndan yardım isteyerek hayatını sürdürmesini öğretir ki, günümüzde insanların en çok muhtaç olduğu şey budur. Bütün bu aktarılanlar, özellikle sosyal-psikolojik açıdan kaza ve kader inancının insan için önemini ortaya koyan ifadelerdir.
Şimdi ise, bu kavramların çocuklara ve özellikle temel eğitim çağındaki çocuklara anlatılması ve öğretilmesi konusu üzerinde durmak istiyoruz. Aslında, her ne kadar, kaza ve kadere iman konusu, iman esaslarının öğretim sürecinin son safhalarında yer almalıdır kanaatini yukarıdaki ifadelerimiz arasında zikrettikse de, Allah’a iman öğretimi konusu ele alınırken, etrafımızda olup biten olayların, Allah’ın, bizim detaylarını bilemediğimiz geniş bilgisi dahilinde gerçekleştiği, her olayın, önceden Allah tarafından planlandığı ve zamanı gelince de yine O’nun tarafından yaratıldığı, çocuklara anlatılabilir.
Bu, aynı zamanda kader ve kaza kavramlarının kısa bir tanımı demektir. Çocukların, Allah’ın her şeyi bilen, her şeye gücü yeten “Mutlak Hakim” oluşuna inanmaları, onların kader ve kaza hakkında anlatılanlara da kolaylıkla inanmalarını sağlar. Zira çocuktaki kolay inanırlık özelliği onun, kendisine anlatılanlara şüphelenmeden ve itiraz etmeden inanması hususunda, önemli bir rol oynar.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, çocuğa verilen bilgilerin anlaşılabilir ifadelerle aktarılmasıdır. İlk çocukluk yıllarında bu kadarla yetinilmesi yerinde bir davranış olurken, son çocukluk yılları adı verilen 7-12 yaşları arasında, çocuklara bu kez kaza ve kader kavramları, yine anlayabileceği bazı misaller yardımıyla öğretilebilir.
Temel eğitim dönemini de içine alan son çocukluk yıllarında, çocuklar, etrafta olan bitenlerin nasıl gerçekleştiği, insanların nelere gücünün yettiği, nelere muktedir olamadığı gibi hususlarda artık mantık süzgecinden geçirdiği fikirler üretmeğe başlar. Kaza ve kader kavramları bu dönemde önem kazanır.
Eğer yerli yerinde bir öğretim söz konusu olursa, tevekkül anlayışı ile bütünleşen kaza ve kader inancı, çocuğa, hayata ümitle bakmayı, başarısızlıklar karşısında ise yılgınlığa düşmeden metaneti öğretir. Bu da sonraki hayatı için çocuk açısından son derece önemli bir kazanç demektir.
Konuyla ilgili eserlerde, temel eğitim çağındaki okul çocuklarına kader ve kaza kavramlarının örnekler yardımıyla anlatılması tavsiye edilmektedir. Bu örneklerden birini aktarmak istiyoruz
“Duvar takvimlerinde bazen;
- Bugün güneş tutulacaktır
- Bu gece ay tutulması olacaktır
- En uzun gün
- En kısa gün
- Ramazan Bayramının 1. günü gibi önceden yazılmış ifadeler görürüz.
Gerçekten de o günlerde ay veya güneş tutulur, günlerin veya gecelerin en kısası en uzunu olur. Ramazan veya Kurban Bayramı başlar Pekiyi, çocuklar söyleyin bakalım:
Ayın veya güneşin tutulması, takvimi hazırlayanlarca oraya yazıldığı için mi gerçekleşmektedir? Çocukların cevapları dinlenmeli, eğer, “O olaylar, takvimi hazırlayanlar yazdığı için gerçekleşti” diyenler olursa hemen şöyle bir soru yöneltilmelidir.
Diyelim ki öyle, biz de kendimize göre bir takvim hazırlasak ve rasgele günlere: “Ay tutulacak” yahut “Bugün Ramazan Bayramının başlangıcı” diye yazsak, gerçekten ay tutulur, bayram yapılır mı?”
Böyle bir soruya çocuklar “Hayır” cevabını verince, hemen arkasından şu açıklamaya geçilmelidir. “O halde takvimi hazırlayanlar ayın tutulacağını veya bayramların başlayacağını bir yıl öncesinden nasıl bildiler de oraya yazdılar? Kendilerinde var olan bilgileri sayesinde ay tutulacağını veya bayram yapılacağını tespit ettiler ve ona dayanarak yazdılar değil mi?…
İşte çocuklar, Allah Teala Hazretleri de, bizim ne zaman, hangi anne ve babadan olacağımızı, kaç yılında nerede doğacağımızı sınırsız bilgisi ile önceden biliyordu. Hatta sizin gelip bu sınıfta benim öğrencim, benim de sizin öğretmeniniz olacağımı biliyordu. Bütün bunlar bizim kaderimizde vardı. İşte biz buna kader diyoruz. Kaderimizde olanın bu şekilde gerçekleşmesine ise kaza diyoruz.”
Kaza ve kadere iman öğretimi konusunda son olarak şunlar söylenebilir:
Kaza ve kaderin anlaşılmasına yardımcı olabilecek benzetme ve örnekler yanında, Allah’ın hükmünün, takdirinin değişmezliği ve takdir olunanın mutlaka gerçekleşeceği hususunda tarihte yaşanmış olan çeşitli hadiselerden bahsedilebilir. Bu tür örneklerin çocuklar için yeterli olduğu ve detay bilgilere veya yorumlara girilmesinin doğru olmayacağı kanaatindeyiz.
Yetişkinlere olduğu kadar, çocuklara da anlatılması ve öğretimi zor olan konulardan biri de kaza ve kadere iman öğretimidir. Ayni zamanda Kelam ilminin de üzerinde en çok tartıştığı meselelerden biri olan bu konuda asıl problem çocuklara ne zaman ve ne kadar bilginin verilmesi meselesidir. Zira, burada zorluk, hem konunun anlaşılmasında farklı düşüncelerin söz konusu olması, hem de kaza ve kader konusunun diğer bazı iman esasları gibi soyut bir nitelik arz etmesidir. Yine de yerli yerinde kullanılacak ifadelerle bu esasın da öğretimi mümkündür.
Kaynak: Prof. Dr. M. Emin Ay / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 229-232