Bilakis gayet yakın olmasından dolayı müminler cennete girmeden önce oradaki menzilelerini görürler ve oraya kavuşmayı temenni ederler. O vakit onlara söyle denilir:
“İşte size vaat edilen bu cennet, imtihan aleminde her türlü küçük hatalarından ve mutlak anlamda bütün aşırılıklarından yüce Allah’a yönelen, O’na dönüp tövbe eden ve yaptığı hatalara asla geri dönme tevehhümü söz konusu olmaksızın tam bir pişmanlık ve ihlas ile tövbesini muhafaza eden, hasılı görmediği Rahman’dan korkan ve Allah’a yönelmiş bir kalple gelenlere mahsustur (Kaf Süresi 32-33)
Yani bu cennet, Rahman olan yüce Allah’ın öfkesinden korkaraktan O’nun yasaklayıp haram kıldığı şeylerden sakınan ve ahiret hayatı gelip sırlar ve perdeler açılmadan önce ibret ve imtihan yurdunda O’nun rahmetinin genişliğini umanlara mahsustur.
Yine bu cennet, yüce Allah tarafından belirlenen ilahi yükümlülüklerden razı olup umumi emir ve yasaklar ile mutlak anlamda ilahi kitapların ve peygamberlerin lisanı üzere cari olan hükümlere sıkı sıkıya yapışmaya ruhen hazır olup kesin bir şekilde karar vermiş olanlara mahsustur.
En nihayet size vaat edilen bu cennet, yüce Allah’a ve Resulüne itaat hususunda ihlaslı olarak yüce Allah’a yönelmiş bir kalp ile gelenlere mahsustur.
İşte o zaman Hak Teala cihetinden bir müjde olarak onlara şöyle denilir:
Şimdi selam ve selametle oraya, yani azaptan korunmuş olarak ve emin bir halde takva ehli için hazırlanmış olan cennete girin. Sizin için artık her hangi bir korku yoktur, siz hüzünlenmezsiniz de.
İşte bu, şu an içinde bulunduğunuz bu gün, inayet ve müşahede ehli için vaat edilmiş olan cennetteki sonsuzluk günüdür (Kaf Süresi 34)“
Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C: V / bkz: 390-391