Soru: Borsa hakkında bilgi verir misiniz?
Cevap: Borsa kelimesi ne Türkçe ne de Arapçadır. 16. asırda Belçika tüccarları zaman zaman “Van der beurs” isimli büyük bir tüccarın evinde toplanıp ticaret hakkında müzakerede bulunuyorlardı. Bilahare içinde ticari işlem yapılan yer ve pazara da borsa denildi. Yani bu isim, o büyük tüccarın isminden alınmıştır.
Borsa ile diğer ticarethane ve pazar yerleri arasında bir fark yoktur. Borsada satılan şey bir fabrikanın veya şirketin hisseleri veya hazır olmayan altın ya da pamuk gibi şeylerdir. Yani hazır olan malların çarşısı pazarı olduğu gibi, hazır olmayan fabrika ve şirketlerin de çarşı ve pazarı oluşturuldu.
Akit borsası; pamuk, yün, altın, buğday gibi her çeşit malın alış verişinin yapıldığı yerdir. İslam aleminde bu ismi ilk kullanan Osmanlı Devleti ile Mısır olmuştur. İskenderiye şehrinde 1860 tarihinde, pamuk gibi hazır olmayan malların satıldığı yere “El-borsa’tül- Mısriyye” ismi verilmiştir. Bu borsa hala devam etmektedir.
Mevcut olmayan, menkul olan böyle bir malın satışı olduğu takdirde selem şartlarına haiz olursa caizdir ve selem kabilindedir. Müslemüfih kabz etmeden önce, onu başkasına devredip satmak caiz değildir. Bu hususta ihtilaf yoktur.
Ayrıca altın borsasında hazır olmayan altını satmak ve satın almak hiçbir surette caiz değildir ve bu hususta selem söz konusu da olamaz. Ancak maalesef bugün çok yerde ortada altın olmadığı halde altın alış verişi yapılıyor. Haram mı helal mi diye kimse sormuyor. Mevcut olmayan bu gibi şeylerin alış verişini yapmaktan maksat, fiyat farkından faydalanmaktır.
Hisse senedi borsası ise; akit borsasından ayrı bir şeydir ve çok sonra ortaya çıkmıştır. Hisse senedinin anlamı şudur: Fabrika gibi sabit bir akar veya şirket, birçok bölüm ve hisseye ayrılır. Bu hisseler borsada satılan senetler değil, fabrikanın hisseleridir. Verilen senet de bir tapu evrakı mesabesindedir. Fabrika hisselerini temsil eden bu senetleri satmak veya satın almak caizdir.
Ancak çok önemli olan şu hususlara dikkat etmek lazımdır:
Binaenaleyh elde mevcut olmayan malı veya şarap fabrikasının hisselerini satın almak caiz değildir. Ancak aslında helal olan fakat İslam’a uygun olarak çalıştırılmayan bir fabrikanın hisse senetlerine sahip olan birisinden alacağını alabilmek için, bu kişinin hisse senetlerini almak caizdir. Şu var ki, bu hisseleri bir an evvel elden çıkarıp satmak gerekir. Ve bu arada hissesine bir kar düşerse onu amme maslahatına veya fakirlere vermesi gerekir.
Malum olduğu üzere hisse senetlerinin satışı meselesi yenidir. Bunun için eski fıkıh kitaplarında bununla ilgili bir şey bulmak mümkün değildir. Zamanın yeni fakihleri de mevcut fıkıh kaidelerine istinaden alış veriş şartlarına haiz olan bir fabrikanın veya bir şirketin hisselerini satın almak caizdir diye fetva veriyorlar.
İsterseniz Dr. Muhammed Mün’im’ül-Cemmal’in “Mevsuat’ül-İktisad el-islami” keza Dr. Ali Abd’ür Reşül’in “El Mebadi’ül-İktisadiye fi’l-İslam” ve Dr. Vehbe ez’Zuhayli’nin “El-Fıkh’ül İslami ve Edilletehü” yine Dr. Abdülaziz El-Hayyat’ın “Eş-Şerikat’ül İslamiye” ve Dr. Abdülkerim’ül Hatip’in “Es-Siyasetül’Maliye fi’l-İslam” isimli kitaplarına bakabilirsiniz.
Fıkıh konseyi de borsanın müspet ve menfi yönlerini beyan ettikten sonra, “İşlemin İslam’ a uygun olarak yürüyebilmesi için Müslüman hükümetlerin, borsaya müdahale etmeleri gerekir” diye tavsiye etmektedir.
Spekülasyoncuların borsaya müdahale edip, külliyetli miktarda hisse senetlerini piyasaya sürerek, birden bire küçük tüccarların ellerindeki hisse senetlerinin: kıymetini düşürmeleri ve bunun üzerine bu kişilerin daha fazla kıymeti düşecek endişesi ile ellerindeki hisseleri ucuz bir fiyatla elden çıkarmak istemelerinden istifade hissi ile bu hisseleri toplamaları, asla İslam ile bağdaşmayan bir davranıştır.
Spekülasyonun manası, daha sonra satmak için malı geniş ölçüde alıp saklamaktır. İhtikardan farkı şudur: Spekülasyon, şiddetli ihtiyaç olduğu bir zamanda bir malın hangi çeşidi olursa olsun geniş ölçüde satın alıp, kıymeti daha fazla artsın diye stok etmek olduğu gibi, şiddetli ihtiyaç olmadığı bir zamanda bu muamelelerin olabilmesidir
Bunda bir sakınca yoktur. Müslüman olmayan kimselerle ortaklık yapmak caiz değildir, diyen yoktur.
Esas mesele, ortak olunan fabrikanın İslam’a uygun bir vasıfta olması ve İslam’a uygun olarak çalışmasıdır. Peygamber (s.a.v) Yahudi olan Hayber halkıyla ortaklık kurmuştur. Hayber arazisini onlara işletmiştir. Ayrıca Peygamber (s.a. v) bir Yahudiden vadeli olarak yiyecek satın almış ve zırhını da borcuna mukabil rehin bırakmıştır. Yalnız şirket-i müfavezede Hanefi mezhebine göre ortağın Müslünan olması şarttır.