ref: refs/heads/v3.0
DOLAR
28,8857
EURO
31,2098
ALTIN
1.874,78
BIST
8.057,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
13°C
İstanbul
13°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
14°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
10°C
Cuma Hafif Yağmurlu
7°C
Cumartesi Çok Bulutlu
9°C

Beyyine Süresi Abdülkadir Geylani Tefsiri

Beyyine Süresi Abdülkadir Geylani Tefsiri
28 Ekim 2023 23:58
10

beyyine süresi dinin ana kaynakları nelerdir, geylani tefsiri oku beyyine, beyyine süresi hayırlı insanlar


Beyyine Süresi Giriş: Dinin ana kaynaklarını, tevhidin ve yakinin baş unsurlarını vuzuha kavuşturan apaçık delillerin ve kesin ayetlerin sırlarını keşfedenlere şu husus gizli kalmaz:

Hak ve hidayet yolunun zuhuru, ancak ve ancak Allah-u Tealanın peygamberler göndermesi ve kitaplar indirmesi ile gerçekleşir. Zira Hakk’ın her şeyi ayan beyan ortaya koyması, tıpkı bu sürede Cenab-ı Hakk’ın kafirlerin iman ve küfürdeki durumlarını haber verdiği gibi, yine Hak taraıindan olur

Beyyine Süresi Tefsiri

Allah-u Teala, süreye besmeleyle başladıktan sonra şöyle buyurmaktadır: Allah’ın adıyla başlarım ki o, peygamberler göndermek ve ayetler indirmekle Hak yolunu izhar eden, ayan beyan ortaya çıkarandır. Allah-u Teala; ayetlerini izah edip açıklamakla bütün kullarına karşı çok merhametlidir, : Rahman‘dır. Havas kullarını en yüksek makamlara, en yüce derecelere eriştirmekle sonsuz merhamet sahibidir, Rahim‘dir.

Ehl-i Kitap‘tan inkar edenler ve müşrikler, kendilerine apaçık ayetler gelinceye kadar küfürden ayrılacak değillerdi (1). Yani Yahudilerden ve Hristiyanlardan inkar edenlerle puta tapanlar, kendilerine Allah’ın sünneti ve kanunu üzere apaçık ayetler gelinceye kadar, Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanmamaya devam edeceklerdi.

Dolayısıyla Ehl-i Kitap’tan olanlar, kendi kitaplarında Hz. Muhammed ile ilgili buldukları bilgilerden ve müşrikler de seleflerinden onun vasıfları ile ilgili şeyler işittikleri için, onun peygamber olarak gönderildiğine kanaat getirdiler ve ona inandılar.

İşte onlar, o halleri yani küfürleri üzerinde kendilerine apaçık bir delil ve burhan gelinceye kadar devam ettiler. O burhan ve delil ise şudur: Allah’tan bir peygamber. Apaçık ayetlerle ve ilahi delillerle Allah-u Teala tarafından desteklenen bir elçi. O elçi Tertemiz sayfalar okur (2).

Her türlü aşağılık ve rezillikten uzak, önüne ve arkasına batılın ve yanlışın yaklaşamadığı, bir “Hakim ve Alim” tarafından indirilmiş, mucizelerle dolu ve korunan metinleri insanlara duyurur.

Onda, yani onun içeriğinde ve kapsamında Çok kıymetli yazılar vardır (3). İslam dini ile ilgi emirlerden, nehiylerden ve hükümlerden oluşan, gerçek, doğru, düpdüzgün, asla eğriliği veya yamukluğu söz konusu olmayan yazılar bulunmaktadır, onlar sadece ve sadece doğruyu bildirir.

Kısaca; Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra hizip hizip oldular (4). Bu adı geçen ümmetler aslanda vaat edilen peygamberi tasdik etmek düşüncesinde idiler. Ancak, ne zaman ki vaat edilen peygamber zuhur etti, onun nübuvvetine delalet eden apaçık işaretler ne zaman ortaya çıktı, işte o zaman onlar ona inanıp inanmamakta ihtilafa ve ayrılığa düştüler. Onun nübüvvetine delalet eden delil ise, İslam unsurlarını açıklayan ve başlı başına bir mucize olan Kur’an-ı Kerim’dir.

Onlar Hz. Peygamber’in peygamberliği konusunda ihtilafa düştüler, onlardan kimi kendi kitabında bulduğu hükümler gereğince ona inandı, bir kısmı da inat ve kibir ile onu inkar etti. İşte bundan dolayı bu inkar eden kısım, Hz. Peygamber’in vasıflarıyla ilgili olan ve önceki kitaplarda yer alan kısımları tahrif ettiler. Bununla birlikte onlar, Hz. Peygamber’in getirdiği kitapta kendi dinlerinde ve kitaplarında mevcut olan hükümlere aykırı olan herhangi bir şey de görmediler.

Halbuki Onlar, dini sırf Allah’a has kılarak ona kulluk etmekle emrolundular. Onlar, kitaplarının gereği olarak, dini Ehad, Samed ve Hak olan Allah’a mahsus kılıp, Hanif olarak, yani batı dinlerden yüz çevirmiş bir şekilde ona kulluk etmekle emrolundular. Ve onlar yine, kendilerine belli zaman dilimlerinde farz kılınmış olan Namazı ikame etmekle Ve onların mallarını kirlerden temizleyen Zekatı vermekle de emrolundular. İşte bu kitaplarında kendilerine
emrolunmuş olan şeyler, Sapasağlam bir dindir (5)

Hz. Muhammed vasıtasıyla zuhur etmiş, içerisinde hiçbir tahrif ve değiştirme olmayan dindir. Dolayısıyla onlar Hz. Peygamber’i sırf inat ve kibirlerinden dolayı inkar ettiler. Bu hususta ellerinde, ne akli ve de nakli yani dini hiçbir mesnetleri yoktu.

Şüphesiz ki, Hz. Peygamber’in peygamberliğini Ehl-i Kitap’tan ve müşriklerden inkar edenler cehennem ateşindedirler. Mahrumiyet ve huzurdan kovulmuş olma cehennemine gireceklerdir.: Orada ebedi olarak kalacaklardır. Oradan çıkmak için asla güçleri ve imkanları olmayacak. Azap üstüne azaba yahut daha şiddetlisine uğrayacaklar. Çünkü Onlar, Hakk’ın kabul sahasının dışına sürülmüş olan şakiler, İşte onlar mahlukatın en şerli olanlarıdır (6), en düşükleridir. Onlar sanki sırf şer ve alçaklık üzere yaratılmışlar, sırf ondan üretilmişlerdir.

Sonra Cenab-ı Hak sürekli olan sünnetinin bir gereği olarak şöyle buyurmaktadır:

Şüphesiz ki, iman edenler, Hakk’ın birliğine inananlar, Hz. Muhammed’in peygamberliğini tasdik ederek, onun davetini, kitaplarında yazılı buldukları tahrif ve tağyir edilmemiş, herhangi bir değişikliğe maruz kalmamış hükümler ve kendilerinden önceki kimselerden işittikleri bilgiler gereğince kabul edenler Ve bununla birlikte kendilerini Allah’a yakınlaştırıcı olan ve onun rızasına uygun Salih ameller işleyenler var ya O said ve Allah katında makbul kimseler, İşte onlar, mahlukatın hayırlılarıdır (7), en güzelidir.

İman ve amellerine mukabil olarak Onların Rableri katındaki karşılıkları, hak etmiş oldukları mükafat, Adn cennetleridir; ilme’l-yakin, ayne’l-yakin ve hakka’l-yakin cennetleridir. Onların içlerinde ırmaklar akar. Yani hakikat denizinden gelen ve sürekli yenilenen hakikat ve marifet ırmakları akar. Orada ebedi olarak kalacaklardır.

Daimi olarak ve temelli kalacaklardır. Lütuf ve ihsan sahibi, nimetler bahşeden, Alim ve Hakim olan Allah onlardan razı olmuştur. Onlardan, amellerinden ve ahlaklarından Cenab-ı Hak razı olmuştur. Aynı şekilde, Onlar da ondan razı olmuşlardır.

Cenab-ı Hakk’ın, kabiliyetleri hasebince kendilerine nasip ettiği kismete rıza göstermişlerdir. Kısaca; İşte bu büyük ecir ve rıza-yı cemil, Rabbinden korkanlar içindir (8), onun gazap ve öfkesinden endişe duyarak, onun emirlerine sarılanlar, yasakladıklarından uzak duranlar, onun haram kaldığı ve mahzurlu olarak bildirdiği şeylerden sakınarak takva ile donananlar içindir.

Allah-u Teala bizleri de o zümreden eylesin.

Beyyine Süresi ve Hatimesi

Ey Hakk’ın rızasını ve kabulünü isteyen kimse! Sana düşen vazife şudur: Kaza ve kaderin sana getirdiği hususları, Hakk’ın rızasına aykırı bütün kirlerden temizlemelisin. İç alemini, Mevla’nın canibinden uzaklaştıran bidat, heva ve heveslerden tertemiz etmelisin.

Tam bir teslimiyetle teslim olmalı ve tam bir rıza ile razı olmalısın. Üzüntüde de, sevinçte de Cenab-ı Hakk’ın tarafına yönelmelisin. Darlıkta da, genişlikte de ona tevekkül etmelisin. Şüphesiz ki, onun mülkünde onun dileğinden başka bir şey cereyan etmez.

Kaynak: Abdülkadir Geylani / Geylani Tefsiri / C:VI / bkz: 489-493

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.