Asr Süresi Kur’an-ı Kerim,’de sıralamaya göre 103, iniş sırasına göre on üçüncü süredir. İnşirah süresinden sonra, Adiyat süresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayet de vardır. Adını birinci ayette geçen ve zaman, çağ, ikindi vakti gibi anlamlara gelen asr kelimesinden almıştır. Toplam 3 ayettir
Asr Süresinin Konusu: Sürede insanı ebedi hüsrandan kurtaracak yollar bildirilmektedir.
Asr Süresinin Fazileti: Ashab-ı Kiram’dan iki kişinin karşılaştıkları zaman biri diğerine Asr süresini okumadan ve ardından selam vermeden ayrılmadıkları rivayet edilir.
Asr (asır) kelimesi isim olarak mutlak zaman, içinde bulunulan zaman, kam (80 veya 100 yıllık zaman dilimi), gece, sabah, akşam, ikindi vakti, ikindi namazı, bir neslin veya bir hükümdarın, bir peygamberin yaşadığı zaman dilimi, bir dinin yaşandığı dönem gibi manalarda kullanılır. Müfessirler burada zikredilen asr kelimesini ikindi vakti, ikindi namazı, mutlak zaman, Hz Muhammed’in asrı ve ahir zaman gibi farklı şekillerde tefsir etmişlerdir.
Bize göre bunlar içinde sğrenin içeriğine ve mesajına en uygun düşeni mutlak zaman anlamıdır. Buna göre sürenin başında zamana yemin edilerek onun insan hayatındaki yerine ve önemine dikkat çekilmiştir.
Çünkü zaman Allah Tealanın yaratma, yönetme, yok etme, rızk verme, alçaltma, yüceltme gibi kendi varlığım ve sonsuz kudretini gösteren fiillerinin tecelli ettiği bir varlık şartı olması yanında, insan bakımından da hayatını içinde geçirdiği ve her türlü eylemlerini gerçekleştirebildiği bir imkan ve fırsatlar alanıdır.
Yüce Allah böyle kıymetli bir gerçeklik ve imkan üzerine yemin ederek zamanın önemine dikkat çekmiş; onu iyi değerlendirmeyen insanın sonunun, 2. ayette ki deyimiyle “hüsran” (ziyan) olacağını hatırlatmıştır. Burada “ziyan”la ahiret azabı kastedilmiştir. Çünkü; Zamanı ve ömrü boşa geçirmiş insan için en büyük ziyan odur. Sürede bu ziyandan ancak şu dört özelliğe sahip olanların kurtulacağı ifade edilmiştir:
İkinci şıktaki “iyi işler”in içinde hakkı ve sabrı tavsiye etmek de vardır; fakat bunlar, hem bireyin erdemini ve hemcinslerine karşı sorumluluk bilincini yansıttığı hem de bireyi aşarak toplumsal yararlar doğurduğu için önemi dolayısıyla ayrıca zikredilmiştir.
Hakkı ve sabrı tavsiye buyruğunda, bu görevlere kişinin öncelikle kendisinin uyması gerektiği anlamının da bulunduğu kuşkusuzdur. Bu husus, her akıl ve iz’an sahibi tarafından kolayca anlaşılıp benimsenecek kadar açık olduğu için ayette bunun özellikle belirtilmesine gerek görülmediği anlaşılmaktadır.
Ayette ki hakkı ve sabrı tavsiye, eğitimin önemine ve mahiyetinin nasıl olması, amacının ne olması gerektiğine de ışık tutmaktadır. Çünkü her eğitim faaliyeti sonuçta bir tavsiye yani nasihat ve irşatdır.
Doğru bir eğitim faaliyetinin amacı İse insanlara inançta, bilgide ve ahlakta hakkı yani gerçeği ve doğruyu aktarmak; bunun yanında hayatın çeşitli şartları, maddi ve manevi zorluklar, saptırıcı duygular, hata ve suç sebepleri karşısında da kişiye sabır ve dayanıklılık aşılamaktır.
Hakkı ve sabrı tavsiye, toplumsal hayat ve birlikte yaşamanın getirdiği bütün ahlaki görevleri İçine alan geniş kapsamlı bir görevdir.
Hakkın karşıtı batıldır; batıl İse inanç ve bilgide asılsızlık ve yanlışlığı, ahlakta kötülüğü içine alan bir kavramdır. Aynca hak, adaletle de yakından ilişkilidir. Bu açıdan ayette insanların adil olmaları ve adalet düzeninin, yani herkesin hakkına razı olduğu ve herkesin hakkının korunduğu bir toplumsal düzenin kurulmasına katkıda bulunmaları gerektiği de anlatılmaktadır. Sonuçta kul, sürede sıralanan dört ilkeden iman ve salih amel sayesinde Allah’ın hakkını, hakkı ve sabrı tavsiye ile de kulların hakkını yerine ödemiş olur.
Görüldüğü gibi Asr süresi en kısa sürelerinden biri olmakla birlikte Kur’an-ı Kerim deki bütün dini ve ahlaki yükümlülüklerin, öğütlerin özü sayılmaya değer bir anlam zenginliğine sahiptir. Bu sebeple İmam Şafi’nin süre hakkında, “Şayet Kur’an’da başka bir şey nazil olmasaydı, şu pek kısa süre bile insanlara yeterdi. Bu süre Kur’an-ı Kerim’in bütün İlimlerini kucaklıyor” dediği nakledilmiştir. ,
Mehmet Akif Er-soy’un deyişiyle:
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı / Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri / C: V / bkz: 681-684