ref: refs/heads/v3.0

Asr Süresi Anlamı, Fazileti ve Özellikleri

Asr Süresi Anlamı, Fazileti ve Özellikleri
3 Temmuz 2021 21:00
572

Asr Süresi Beyanu’l Hak Tefsiri

Asr Süresi Mekki bir süre olup, Hz Peygamber’in elçi olarak gönderilmesinin ikinci yılında bir bütün halinde indirilmiş olup toplamı 3 ayet-i celile’den ibarettir. Adını birinci ayetindeki, asır veya ikindi vakti anlamına gelen asr kelimesinden almıştır. Hz Osman’ın Mushaf’ındaki kronolojik sıralamaya göre 13, Hz Ebu Bekir’in cem ettirdiği elimizdeki Kur’an’a göre ise 103. süredir.

İslam’a göre insan “Ahsen-i takvim üzere yaratılmış (Tin Süresi 4) değerli bir varlıktır. Yaratılmışların en şereflisi odur. Yüce Allah’ın ruhundan ruh, sıfatlarından bir sıfat taşımaktadır. Alemlerin Rabb’inin yeryüzündeki biricik halifesi ve emanetinin muhatabıdır. Evrenin merkezinde insan vardır. Her şey onun için ve ona boyun eğecek kabiliyette yaratılmış ve hizmeti ne sunulmuştur.

İnsan, diğer varlıklara göre ayrıcalıklıdır, fakat hiçbir insan, hemcinslerine karşı bir ayrıcalığa sahip değildir. Erkek ve kadın, biri diğerini tamamlayan bir bütünün farklı cinsten iki ayrı parçasıdırlar. Biri yoksa diğeri de yoktur. Tıpkı içle dış veya ruh ile beden gibidirler. O nedenle, erkeklik ve kadınlık insan olmaktan daha üstün bir meziyet değildir.

Doğruluk, güvenilirlik, zeka, kavrayıştaki üstünlük, kötülüklerden uzak durma ve tebliğ gibi üstün kabiliyetleriyle insanların en seçkinleri olan peygamberler de dahil bütün insanlar, temelde aynı fiziki ve ruhi yapıda, aynı amaçla, aynı yükümlülük ve sorumluluk ile eşit olarak yaratılmışlardır.

Bir insanın, kendi özüne ters düşerek etnik ya da cinsel farklılıkları ön plana çıkarması ve ona göre hemcinslerini aşağılayıcı bir tasnife tabi tutması, esasında insanlıktan bir sapma, özünden uzaklaşma, kendi-ne yabancılaşmadan başka bir şey değildir. Kur’an’daki ifadesiyle, “Esfel-i safiline” düşmesidir

Bölücü ve bir kısım insanları aşağılayıcı hiç bir tavrın İslâm’da yeri yoktur. Her insan, insan olarak aynı değere sahiptir:

  • “Bir cana veya yeryüzündeki bir bozgunculuğa karşılık olmaksızın, bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir; bir insana hayat veren de bütün insanlara hayat vermiş gibi olur (Maide Süresi 32)

Bütün insanlar Adem’dendir, Adem ise topraktan yaratılmıştır. Sonuçta dönüş toprağa, toraktan da Allah’ın huzurunadır.

Gerçek ve ebedi olan ahiret hayatındaki yerini bizzat kendisi kazansın diye dünyaya getirilen insanlar, bir tarağın dişleri gibi eşittirler; aralarında takvadan başka bir üstünlük söz konusu değildir. O da ancak düzeyli bir eğitim ve öğretim / terbiye ile kişinin kendi kazancıdır.

Allah katında muttaki insan

Allah’tan başkasına kulluk etmeyen, yalnız Allah’a kulluk bilinci ile yaratılıştaki insani kimlik ve kişiliğini koruyup geliştiren, takva şuuru ile sosyal hayatta akli ve ahlaki kişiliğini gerçekleştirebilen insandır.

İman ve Salih amel Ne Demek?

İman, kabiliyetleri sınırlı ve ölümlü olan Ademoğlunun, ezeli, ebedi ve baki olan Allah’a kendi iradesi ile güven ve huzur içerisinde kalben bağlanmasıdır.

Salih amel bir müminin, Allah’ın lütfettiği imkanlarla O’nun rızasına, insan gerçeğine, akla ve bilime uygun işler yapması demektir.

Amel-i salih, doğası gereği fonksiyonel olan imanın özgün bir ürünü, iman gerçeğinin kalbe yerleştiği andan itibaren başlayan ve özden kaynaklanan ahlâkî eylemler bütünüdür.

Kur’an’a göre, yetişkin her insan ya mümindir ya da iman etmediği sürece bir hiçtir. Ancak iman edip salih iş yapan kimse, yaratılıştaki ahsen-i takvim güzelliğini korumuş ve Allah nazarında insanlık değerini artırmış olur. Onun ötesindekiler, kesinlikle kendilerini “hayvanlara benzetmiş, hatta onlardan daha aşağıya düşürmüş (A’raf Süresi 179)” sayılırlar.

Medeni bir insan olmanın ve iki cihanda da mutluluğa ermenin tek yolu, iman edip salih iş yapmak; insanlara, daima hakkı ve sabrı tavsiye etmekten geçer.

Kaynak: M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C:1 / bkz: 127-129

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.