Hatta başkalarını da gittikleri yola çağırmakla iyilik ettiklerini sanırlar. Oysa onlar, peşlerine takıldıkları şeytanla birlikte kendilerini helaka sürükledikleri gibi aldatıp peşlerine taktıkları kimseleri de helaka sürüklemektedirler. Böylesine şaşırmış kimselere Hakk’ı duyurmak ve doğru yola çevirmek gerçekten çok zordur (1)
İşte aslında bu açıklamaya istinaden pek fazla söylenecek bir söz yoktur. Çünkü tamamen günümüzün arkadaşlıklarını, dostluklarını anlatmaktadır. Arkadaşlarınızı yada arkadaş ortamı olanları yada o ortama şahit olanlar mutlaka olmuştur.
Kendisinin günaha girmesi yetmiyormuş gibi kendisiyle beraber arkadaşını da çağırıyor. Kanka, aga, kardeş vb şekilde ithamlarla kendi düştüğü bataklığa arkadaşını batırmaktan çekinmiyor. Gelmiyorum diye karşılık verince de bu sefer de hesaplar benden kardeşim, canın sağ olsun vb kelimeler kullanarak dostunu, arkadaşını kandırıyor.
Gerçi buna dostluk değil düşmanlık derler ya orası da farklı bir mevzu. Nitekim böyle kötü arkadaş edinenlere yani yüzünü Allah’tan çevirmiş kişilerle birliktelik dostluk kuranlara istinaden Yüce Allah
“Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler (2)”.
Zaten yüzünü Allah’tan çevirenin Allah’ı razı edecek şeyler yapması da ya imkansızdır yada çok nadirdir. Bu yüzden günahtan sevaptan haberi olmadığı için ve bir bilgiye dayanmadığı için tamamen kendi mantığına aklına göre hareket ederek güzeli çirkin, yanlışı doğru görecek ve eğer fark edemezse bir ömür boyu bu böyle devam edecektir ki sonu da Allah muhafaza cehennemi girmektir.
“İşte bu sebeple kişi;
Hareket ve davranışlarını benimsemediği ve beğenmediği kimselerle uzun zaman beraber kalmamalıdır. Eğer böyle kimselerle uzun süre düşüp kalkarsa, kendisinde çok büyük değişikliklerin olduğunu hisseder. Önceden hoşlanmadığı ve nefret ettiği bu gibi hareketlere yavaş yavaş alışır ve bir müddet sonra da artık onlardan etkilenmez olur.
Çünkü kendisini bu hareketlerden alıkoyan kendisinin onları suç saymasıydı. O hareketleri devamlı olarak görünce küçümsemeye ve en sonunda da kalben onlara değer vermemeye başlar.Büyük günahların devamlı olarak işlendiğini görünce, küçük günahları önemsemez olur.
Bu sebepledir ki, zenginlerin yanında olan kimse kendine kıymet vermez ve kendisini bir hiç olarak görür. Fakirlerle beraber olanlar ise ellerindeki nimetlerin kıymetini bilirler. İtaat edenler ve isyankar olanlara bakmak da böyledir (3)”
Aslında bu konuda en büyük düşman televizyonlardır ki ‘Görsel Medyanın Afetleri‘ başlığı altında maddeler halinde sıraladım. Tabi ki bunlar daha fazladır ancak öne çıkanları aktarmakla yetinme gerekliliği hissettim.
İşte nasıl ki ben izliyorum ama uygulamıyorum diyen insanlar bir zaman sonra o anormal gördüğü sinirlendiği lanet okuduğu şeyleri normal görüyor aynı şekilde Allah’ın razı olmayacağı bir ortamda bulunan insan da aynı şekilde bir zaman sonra anormal gördüğü şeyleri normal görecektir ve başkasının karakterini hiç farkında olmadan çalacaktır.
Sonuçta da kendi benliğini kaybedecek aklı, fikrini düşüncelerini tamamen başkasının kontrolüne vermiş olacaktır. Oysa soracak olsan öyle bir şey yok, olmaz diyecek ama doğruları inkar etmen onların varlığını ve doğruluğunu değiştirmeyecektir.
Oysa mümin mü’minin, kafir de kafirin dostu iken ne diye kafiri kendine dost ediniyorsun da mümin dostundan yüz çeviriyorsun. Oysa Yüce Allah’ın;
“Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur (4)”
“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar,(5)” buyruğunu işitmedin mi?.
“İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz (6)”
“İş işten geçtikten, yani dünya hayatı sona erip tövbe etme, Sırat-i Mustakime yönelme imkanı kalmadıktan ve mahşer yerinde hesaplar görülüp hak edenlerin cehennemin yolunu tuttuktan sonra yoldan sapan ve saptıranlar hem mahşer yerinde hem de cehennem de buluşunca birbirlerine sitem edeceklerdir.
Şeytan diyecek ki size Allah’da vaat etti, ben de vaat ettim. Allah gerçek olanı ve olacak şeyleri söyledi ve vaadinde doğru çıktı. Ben ise, size boş ve olmayacak şeyleri vaat ettim, boş yere Allah’a güvendirdim. Şu anda ben yalancı çıktım. Şimdi beni kınamayın. Zira ben sizi zorlamadım Siz benim size apaçık bir düşman olduğumu biliyordunuz. Bu durumda benim size doğru şeyleri vaat etmeyeceğimi de bilmeli değil miydiniz ? (7)”
“Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, gerisin geriye (eski dininize) döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz (8)”.
Bu yüzdendir ki ya mümin yani Allah, Kitap, Sünnet, Sevap, Günah, Cennet, Cehennem bilen insanı dost edinin yada dost edinmekten uzak durun.
Çünkü dostun hangi yol üzereyse, sende aynı yol üzere gideceksindir ki bu hadis-i şerifler de geniş bir şekilde yer almaktadır.
(1-(M Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C:2 / bkz:270)) : (2-Fussilet Süresi’25) ; (3-İmam Gazali / el-İhya / C:2 / bkz:687) ; (4-Al’i İmran Süresi’28) ; (5-Al’i İmran Süresi’118) ; (6-Al’i İmran Süresi’119) ; (7-M Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C:2 / bkz:389) ; (8-Al’i İmran Süresi’149)