DOLAR
27,2345
EURO
28,8619
ALTIN
1.676,57
BIST
8.337,21
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
26°C
İstanbul
26°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
24°C
Perşembe Az Bulutlu
24°C
Cuma Az Bulutlu
24°C
Cumartesi Az Bulutlu
23°C

Anne Baba Çocuğa Nasıl Davranmalı?

12 Ağustos 2023 12:33
10
Anne Baba Çocuğa Nasıl Davranmalı?

İslam’da mesuliyet anlayışının son derece yaygın bir mesuliyet olduğunu, yani İslam’ın her Müslümana, durumuna göre değişen mesuliyetler yüklediğini ifade etmiştik. Bu yazımızda ise, çocuklarımıza karşı İslam’ın bize ne gibi mesuliyetler yüklediğine temas edeceğiz.

Çocuk denince akla hemen ana- baba gelmektedir. İşte çocuklara karşı birinci derecede mesul olanlar da ana- babalardır. O halde İslam dininin, ana babaya, çocuklara karşı ne gibi mesuliyetler yüklediğini bilmek, her ana- babanın başta gelen İslami görevleri arasındadır.

Hz. Peygamber’in şu hadisi üzerinde durarak, bu görevlerin neler olduğunu açıklamaya çalışacağız. Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: “Yedi yaşına gelince çocuklarınıza namaz kılmalarını emredin. Eğer on yaşına geldikleri halde halen kılmazlarsa, onları hafif dövün. Ayrıca yataklarını da ayırın.”

Bu hadisin konumuzla ilgisi şuradadır: Hadiste çocukların namaza alıştırılmasında nasıl bir yol takip edileceği üzerinde durulmaktadır. Birinci derecede bu mesuliyeti yüklenecek olanlar ise, tabiatıyla ana-babadır. Dolayısıyla bu mesuliyetin yerine getirilmesi, ana- babanın İslami bir görevi olmaktadır.

Diğer yönden bu hadis bize, İslam dininin ve onun peygamberinin çocukların eğitimini ihmal etmediğini, onları toplumun diğer fertleri gibi mütalaa edip, her yönden yetişmeleri için gerekli tedbirleri de aldığını göstermektedir.

Hz. Peygamberin çocukları ihmal etmesi şöyle dursun, onlar üzerinde önemle durulmasını, onlara gereken ilginin gösterilip, İslami eğitimlerinin de titizlikle verilmesini Müslümanlara dini bir görev olarak emretmesi, aslında Kur’an-ı Kerim’in, “Ailene de namaz kılmalarını emret (1)” ve “Ey iman edenler! kendinizi ve ailelerinizi, yakıtı insanlar ve taşlar- dan ibaret olan bir ateşten koruyun (2)” ayetlerinin uygulanmasın dan başka bir şey değildir.

Dolayısıyla, ana-babaların çocuklarına İslam’ı öğretip, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmeye alıştırmaları sadece Hz Peygamber’in emri olmayıp, ondan önce bizzat Kur’an’ın da emridir. Bu sebeple Müslüman bir ana-babanın Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin bu emrini yerine getirmesi onun en önemli görevlerindendir.

Hiç şüphe yok ki, bu görevi ihmal eden her anne baba, Allah’ın emirlerine aldırmayıp, görevini ihmal etmiş yani günah işlemiş olur.

Hadisle ilgili olarak açıklanması gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Bunlardan biri, hadiste sadece namazın zikredilmiş olmasıdır. Ancak buna bakarak ana-babanın görevinin çocuklarına sadece namazı emretmekten ibaret zannetmemelidir. Zira çocuğa namaz ile ilgili bilgileri vermeden, hatta çocuğun kavrayabileceği bazı İslami prensipleri ona öğretmeden, ondan namaz kılmasını istemek haksızlık olur.

Dolayısıyla hadisten, namazdan önce çocuğa gerek namaz, gerek İslam’ın genel prensipleriyle ilgili bazı bilgilerin, onun anlayabileceği şekilde öğretilmesi de bir görev halini almaktadır. Hadiste namazın emredilmesi söz konusudur. Ancak buradaki emri şu şekilde anlamak gerekir:

Burada emirden maksat, ister örnek olarak, ister sevdirerek, ister telkin yoluyla olsun, çocuğun namaza alıştırılması ondan namaz kılmasının istenmesidir. Yoksa sadece “oğlum, kızım namaz kılın” deyip de çocuğu kendi başına terk etmek değildir

Hele bir ana-babanın kendisi namaz kılmazken, çocuklarından namaz kılmalarını istemesi hem dürüstlüğe sığmayan bir davranıştır, hem de çocuk üzerinde son derece menfi bir tesir icra edebilir. Zira eğitim bilimleri açısından taklidin eğitimde büyük bir önemi vardır.

Taklitten kastımız ise, anne babanın çocuğa örnek olması, çocuğun kendisini örnek almasına çalışmasıdır. Bu bakımdan ana-babanın namaz kılması onların kendi İslami görevlen olduğu gibi, çocuklarına İslami bir eğitim verebilmelerini sağlayacak, en tesirli telkin metodudur.

Öncelikle çocuk, evde daima namaz kılındığını görecek ve namaza yabancı kalmayacaktır. Ayrıca çocuklar daima büyükleri ve bilhassa ana-babayı taklit etmeye meraklı olduklarından, namaz konusunda da onları taklide girişecek ve dolayısıyla ısınmış ve alışmış olacaktır.

Bununla da yetinilmeyip, ana-babanın normal günlerde olabileceği gibi, cuma ve bayram günlerinde çocuklarını camiye götürmeleri de onların namaza ısındırılmasına yardımcı olacaktır.

Hadiste özellikle namazın zikredilmesi ise, namazın, dini tecrübenin en müşahhas ve etkileyici bir şekli olması, devamlı tekrar edildiği için de alışmayı sağlaması sebebiyledir. Ayrıca namaz çocuğun benliğinde, onun bir Müslüman olduğu şuurunu uyandıracak, ileriki yaşlarda onun İslam’a yabancı kalmamasını sağlayacaktır.

Elbette namaz gibi oruç ve benzeri hususlarda da çocukların eğitilmesi ana-babanın görevleri arasındadır. Hadiste on yaşına geldiği halde namazını kılmayan çocuğun dövülmesinden de bahsedilmektedir. Bu da şu şekilde anlaşılmalıdır:

Şayet çocuğu namaza alıştırma gayretleri fayda sağlamazsa, o takdirde gerekli görüldüğü hallerde çocuk hafifçe dövülebilir, yoksa buradaki dövmek dayak atmak manasına değildir. Zira hadiste dövmek, vurmak kelimesi geçmektedir, fakat bu vurmanın şiddetli olacağına dair bir işaret yoktur. Bunu dozunu ayarlamak ise, ana-babanın elindedir.

Ancak ana-baba çocuğu terbiye amacıyla döverken, yüz, baş gibi hayati noktalara haiz yerlere vurmaktan kesinlikle kaçınmalıdır. Zira Hz. Peygamber, bir hadisinde insanın yüzüne tokat atılmasını yasaklamış bulunmaktadır. O halde, namaz kılmıyor diye hemen dayağa başvurmak büyük bir hata olur.

Ancak gerektiği durumlarda ve faydalı olacağı umulduğunda hafifçe çocuğu Sadece bu hadise bakarak, Hz. Peygamber’in çocukların eğitiminde hemen dayağı ön plana aldığı sanılmamalıdır. Aksine, Hz. Peygamber’in çocukların eğitimiyle ilgili hadislerine bakıldığında onun öncelikle İslam’ı çocuklara sevdirmeye çalıştığını, bunu da öncelikle kendi davranışlarıyla yapmaya çalıştığını görürüz.

Zira o, camide namaz kıldırırken, secde esnasında torunlarının kendisinin sırtına çıkmalarına ses çıkarmamış, hatta cuma hutbesi esnasında dahi torunlarını yanına aldığı olmuştur. Ayrıca o, yolda giderken karşılaştığı çocukların başlarını okşar, onlara “selamün aleyküm” diyerek selam verir, onlara da selamı öğretirdi.

Ayrıca Bedir savaşında esir alınanları Müslümanların çocuklarından onuna okuma-yazma öğretmek şartıyla serbest bırakması onun çocukların sadece dini eğitimine değil, normal eğitimine de fevkalade önem verdiğini göstermeye kafidir. Yine o, hayvan üzerinde giderken arkasına çocukları bindirir, bu arada onlara nasihat da bulunur, yani bazı İslami prensipleri öğretirdi.

Hz. Peygamber devrinde çocuklar sadece namaza değil oruca da alıştırılırlardı. Bütün bu davranışlarıyla o, Müslümanlara, çocukların eğitiminde nasıl bir yol takip etmeleri gerektiğini, aynı zamanda bu eğitimde şefkat ve merhametin esas olduğunu göstermiş bulunmaktadır.

O halde Müslüman bir ana-babanın çocuklarına dini bir eğitim vermesi de, namaz, oruç, zekat, hac, gibi onların temel İslami vazifelerindendir. Ve bu hem Kur’an’ın hem de Hz. Peygamberin emridir. Ancak bir ana-baba bu eğitimi verirken şu hususu asla hatırdan çıkarmamalıdır.

Bir ana-baba, çocuğunun oruç tutup namaz kılmasını ondan isterken, her şeyden önce kendisi İslam’ı iyice öğrenip, en iyi şekilde uygulamalı, İslam’ın emirlerini yerine getirmeli ve bu suretle çocuklarına iyi bir örnek olmalıdır. Ancak bundan sonradır ki, çocuğunun eğitimini etkili ve hayırlı neticeler doğurması beklenebilir.

Ayrıca ana-baba çocuklarının kendileri bu görevi yerine getirmekle yetersiz kalırlarsa, bu konuda başkalarından yardım istemeli, imkanı varsa hususi hoca bile tutmalıdır. Ayrıca çocukların dini eğitimiyle ilgili her türlü malzemeden, kitap, dergi, video gibi imkanlardan da yararlanmalıdır.

Bugün Müslüman bir ana-babanın İslam’a yapacağı en büyük hizmet, çocuklarına iyi bir Müslüman ana-baba örneği sunmak ve onların da iyi birer Müslüman olarak yetişmeleri için elden gelen gayreti göstermektir. Böylelikle çocuklarımıza da sahip çıkmış ve onları kendi ellerimizle ateşe atmamış oluruz.

Kaynak: Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 129-132

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.