Sonra iyi bil ki, şu altı aşamayı geçmeden, Hakk’a yakınlık derecelerine ulaşamazsın.
Birinci aşamayı geçince, kalbin hikmet kaynaklarına ulaşırsın.
İkinci aşamayı geçersen, ledünni (ilahi) ilimlerin sırrına vâkıf olursun.
Üçüncü aşamadan sonra sana, meleküt/gayb aleminin münacatları ve bu alemin alametleri keşfolur.
Dördüncü aşamada sana Allah’a yakınlık makamlarının nurları parlar ve gözükür.
Beşinci aşamada sana, sevgiliyi müşahede güneşi doğar.
Altıncı aşamadan sonra, kudsi daireye, ilahi yakınlık cennetine inersin; işte o zaman daha önce müşahede ettiğin madde alemine ait insani etkilerden ve hoşa giden şeylerden tamamen kurtulursun.
Allahu Teâlâ, seni seçkin kullar arasına katmak istediği zaman sana muhabbet kâsesinden bir yudum içirir; onunla senin susuzluğun daha da artar, aldığın zevkle iştiyakın had safhaya çıkar; devamlı ilâhî yakınlığı istersin, sükûnet seni ızdıraba düşürür.
Bu muhabbet sarhoşluğu sende yerleşince, seni dehşete düşürür; bu dehşet seni hayrete götürür; işte o durumda sen hep Hakk’ı isteyen ve arayan bir mürid olursun.
Bu hayret hali sende devam edince, seni senden alır, kendinden haberin olmaz, ortada ben diyeceğin bir şeyin kalmaz; her şeyi alınmış ve ilahi cezbe ile kendinden geçmiş bir halde olursun. İşte bu durumda sen Cenab-ı Hak tarafından seçilip sevilen bir kimse (murad) olursun.
Sende, zatını/kendini görme düşüncesi yok olunca, kendine ait bir sıfat kalmayınca ve devamlı Cenab-ı Hak ile beraberlik (beka hali) gerçekleştiği için ”nefsimden fani oldum” duygusunu da tamamen silip atınca sana özel dostluk ve ilahi yakınlık elbisesi giydirilir;
Yüce Allah’ın hadîs-i kudsîde, ”Benimle işitir, benimle görür” buyurduğu sıfata sahip olursun. Artık yüce Allah senin dostun ve her işinde vekilin olur. Bu hal içinde sen konuşursan hep O’nun zikrini yaparsın; gördüğün her şeyde O’nun nurlarını görürsün; bir hareket ettiğinde O’nun verdiği özel bir kudretle hareket edersin; bir şeyi tuttuğunda O’nun kudretiyle tutarsın. O hal içinde ikilik gider, ayrılık ortadan kalkar.
Bu halde ayağın sabit olur ve manevî sarhoşluk hali sırrında yerleşirse, sen hep: ”O” dersin. Eğer manevi vecd ve zevk hali sana galip gelir ve seni temkin halinden çıkarırsa, o zaman da ”sen” dersin.Sen birinci durumda, halinde sabit ve dengedesin, temkin sahibisin; ikinci durumda ise halden hale geçmektesin. Artık bundan öte, kelime ile işaret edilecek şeyleri anlamak müşkildir, zordur.
Kaynak: Turan Yazılım / Mürşit 5 / Tasavvuf / Hak Yolunun Esasları