Akrabalar arası evliliklere endogami denilmektedir. Kan bağıyla akrabalık ilişkileri olan kişilerin evlenmesinde mahzur olduğu şeklindeki peşin hüküm devamlı basın ve yayın organlarında işlenmektedir. Buna bağlı olarak da bu akraba evliliği yapmış olanlar kendilerini suçlu ve ezik hissedebilmekte, aile içinde çeşitli huzursuzluklar ortaya çıkmaktadır.
Akraba evliliği denildiğinde, genellikle kardeş çocuklarının evlenmesini anlamaktayız. Daha yakın evlilikleri, geçmişteki ve bugünkü toplumlar yasaklamıştır. Münferit vakalar ise her zaman kötü karşılanmış ve toplum tarafından dışlanmıştır.
İslam hukukunda evlenme yasağı Kur’an’da Nisa Suresi 23. ayetinde belirtilmiştir. Bu ayette evlenilmesi yasak olan kişiler şöyle sıralanmıştır:
▬ “Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, sizleri emziren süt analarınız, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle zifaf olduğunuz karılarınızın yanınızda olan kızları”
Aileye ait mal varlığını ve toprak bütünlüğünü korumak, veraset işlemini kolay düzenlemek, aileyi oluşturan kimseler arasında sevgi ve saygı bağını kuvvetli kurmak gibi şeyler sebep olarak sayılabilir.
Yine akrabalar, içinde bulundukları sosyo-ekonomik şartlardan dolayı ortak beklenti ve yakın standartlara sahiptirler. Evlilik ve aile yaşantısına ilişkin anlayış ve felsefelerinde örtüşen yönler çoğunluktadır.
Bu ve benzeri sebeplerle akraba evliliklerinde eşlerin uyuşması ve mutluluk oranları yüksek olabilir. Ancak bu tür evliliklerde ilişkiler iç içe olduğundan, evliliğe ilişkin beklenti seviyesi gerçekçi olmayabilir.
“Zamanımızda hangi kızın nasıl çıkacağı belli değil Halbuki teyzemin kızını küçüklüğünden tanıyoruz, ailesini çok iyi biliyoruz Huyu, yetişmesi her şeyi bize benziyor.” Maalesef buna rağmen problemlerin ortaya çıkması engellenememişti
Bir başka akraba evliliğinde, kayınvalide oğluna niçin yeğenini aldığı sorusuna şöyle cevap vermişti:
“Günümüzde gelinler kayınvalidelerini saymıyorlar. Halbuki abimin kızı benim de kızım sayılır. Aramızda problem olmaz diye tercih ettik.” Bu evlilik de, önceden sanılan gibi olmamış ve hala-yeğen de olsalar yine kaynana-gelin kavgasının önüne geçilememişti.
Kalıtımın taşıyıcısı olan genler, anne ve babadan eşit olarak çocuğa geçerler. Bir karaktere ait belirtilerin, diğerine baskın olması halinde o karaktere baskın (dominant) gen, diğerine ise çekinik (resesif) gen adı verilmektedir.
Buna örnek olarak kahverengi ve mavi göz renklerini örnek olarak gösterebiliriz. Kahverengi göz rengi baskın, mavi ise çekinik karakterdir. Anne-babadan birinin göz renginin mavi, diğerinin kahverengi olduğunu düşünelim. Bebekler anne-babalarından kalıtımla; kahverengi-kahverengi, kahverengi-mavi, mavi-kahverengi ve mavi-mavi genler gibi dört ihtimal almış olurlar. İlk üç durumda bebeğin gözleri kahverengi (baskın renk olduğu için) son şıkta ise mavi (çekinik renk olduğu için) olacaktır.
Bunların çocukta görülmesi için ana ve babanın her ikisinin de en az bir zararlı çekinik gene sahip olması gerekir. Biraz önceki göz rengi örneğinde olduğu gibi mavi göz renginin çekinik genleri hem anneden, hem babadan gelirse, çocuk mavi gözlü doğacaktır.
Bazı zeka gerilikleri, fenilketonuri gibi seyrek rastlanılan hastalıklar, altı parmaklı olma gibi bazı şekil bozuklukları işte böyle çekinik genlerin birleşmesi ile ortaya çıkarlar. Çocuğun bu hastalıklara tutulması için genlerin hem annede, hem babada bulunması şarttır Sadece bir çekinikgen ile, bir diğer çekinik genin üst üste gelmesi durumunda o karakter çocukta belirecektir.
Normalde atalarımızdan her birimize düşen payın farklı olması, daha akla yatkındır. Böyle evlenmelerin çoğunda zararlı çekinik genler çiftleşmemekte, dolayısıyla da kalıtım hastalıkları pek sık görülmemektedir.
Denge, iki benzer eşin çiftleşmesiyle bozulur. Erkek ve kız kardeşlerde, genellikle genlerin yarısı birbirinin aynıdır. Gen ortaklığının oranları, akrabalık uzaklaştıkça küçülür. Torunlar, dede ve ninelerin dörtte bir genine sahiptir. Yeğenlerin genleri ise, genellikle amca ve halalarının dayı ve teyzelerinin dörtte birine eşittir. Daha uzak akrabalıklarda bu oran, kardeş çocuklarında olduğu gibi sekizde bire düşmektedir.
Böyle durumlarda bazı çekinik genler çakışabilecek ve böylelikle hasta çocukların doğma ihtimali artacaktır. Fakat bu rahatsızlıklar oldukça seyrektir. Ve çocuğun hasta doğma ihtimali de yüksek değildir.
Akraba evliliklerinin bir başka yönü daha vardır. Bu tür evliliklerin azalması her birimizde bulunan zararlı çekinik genler meselesini birden ortadan kaldırmamakta, ancak krizi ertelemektedir. İki kardeş çocuğundan sakat bir yavru dünyaya gelirse bu hasta gen kaybolur, yeni kuşağa geçmez.
Yıllar ve kuşaklar geçerken ayıklanmanın durması, aramızdaki çekinik ve zararlı genlerin fazlalaşmasına yol açar. Dolayısıyla akraba olmayan çiftlerin bile hasta ve sakat çocuk doğurmak ihtimalleri çoğalır. Akraba birleşimleri bir kuşakta eksildi mi, hastalıklar diğer kuşaklara naklediliyor demektir.
Günümüzde her tehlikeyi göze alarak evlenmeye karar veren kardeş çocukları, bütün gelecek kuşaklara da, iyilik etmiş olmakla teselli bulabilirler. Yalnız, çekinik bozukluktan dolayı çocukları ölürse, bu durumun üzücü yanı ağır basacaktır.
Hemofil (kanama hastalığı) gibi birçok hastalıkların, eskisi gibi akraba evliliğine bağlanmadığını da özellikle belirtelim.
Akraba evliliklerine ülkemizde sık rastlanmaktadır. 1968’deki bir araştırmada % 29.2 olarak bulunmuştur. Bu tip evliliklere rastlanma oranı bazı faktörlerle değişmektedir. Karadeniz ve Güneydoğu bölgelerimizde sık, Trakya’da seyrektir. Okur-yazar olmayandan üniversite mezunu evliliklere doğru giderek seyrekleşmektedir.
Okuma-yazma bilmeyenlerde % 34, okur yazarlarda % 23, ilkokul mezunlarında % 19, ortaokul mezunlarında % 13, lise mezunlarından ise % 4 oranında rastlanmaktadır.
Yine erken evlenenlerde sık, geç evlenenlerde seyrek görülmektedir. Ataerkil ailelerde, çekirdek aile tipine oranla daha çok akraba evliliği yapıldığı dikkati çekmektedir.
Köylerde şehirlere oranla, sosyo- ekonomik yönden gelişmemiş çevrelerde gelişmişlere oranla yine daha sıktır. Bu oranlardan anlaşılacağı gibi kardeş çocukların evlilik yapması giderek azalmaktadır. Gerek nakil araçlarının yaygınlaşması ile kişilerin çevresinin genişlemekte oluşu ve gerekse az çocuk cereyanı ile evlenme ihtimali olan kişilerin sayısındaki düşme akraba evliliklerinin azalmasına yol açmaktadır. İşte bu sebeplerden akraba evliliklerine devrimizde seyrek rastlanır olmuştur.
Michigan Üniversitesi‘nde genetikçi James Neel, sadece akraba evliliklerinin tehlikelerinin abartıldığına değil, aynı zamanda kardeş çocukları arasındaki evliliklerin popülasyon sağlığını iyileştirme yönünde rol oynayacağına inanmaktadır.
“Yüksek oranda akraba evliliği çekinik genlerin elenmesini sağlar” demektedir. Olayı daha iyi yorumlayabilmek için, kardeş çocukları evlili lerinin ortaya çıkardığı genetik problemin yapısını basit olarak belirtmemizde fayda var.
Kuzenlerin genlerinin sekizde biri ortaktır, eğer bunların her ikisi de tahrip edici bir genetik düzensizlik için çekinik genler taşıyorsa, böyle bir birleşmenin neticesinde, böyle genlerin bir çift oluşturma ihtimali (dolayısıyla hastalığın ortaya çıkma riski) oldukça yüksektir.
Neel bu noktada genetik olarak sakat çocukların hamileliğin ilk safhasında düştüklerini, bu durumun bütün hamileliklerin yaklaşık olarak yarısında gerçekleştiğini ileri sürmektedir. Neel, “Herhalde bu fıtratın genleri temizleme yoludur.” diye eklemektedir. Birçok nesil boyunca devam eden bu durum zararlı genlerin elenmesine yaramaktadır.
Kısacası;
Kalıtımla geçen rahatsızlıkları varsa o zaman bu hastalığın dominant mi, resesif karakterde mi geçtiği bazı tip fakültelerimizin bünyesinde bulunan genetik danışmanlıklara sorulabilir. Böyle muhitte yaşamayanların doktora danışması uygun olur.
Böyle sorulara British Medical Journal adlı ünlü tıp dergisinin editörü şöyle cevap verdiğini yazmıştır:
“Evlenmeye karar vermiş kardeş çocuklarına tehlikelerden bahsederim. Fakat evlenmeyi çok arzuluyorlarsa, bu tehlikeleri göze alabileceklerini de eklerim. Eğer evlenen kardeş çocuklarının ikisinde de aynı zararlı, çekinik genler varsa ve bunları çocuklarına geçirme şanssızlığına uğramışlarsa, çocukları hasta olur. Eğer çocuklarından birinde bu tür kalıtımsal hastalıklar görülmüşse, doğacak diğer çocuklarının hasta olma ihtimali dörtte birdir. Bu oran, çocukların sayısı ne olursa olsun değişmez.”
21. asırda bu tutumun ne kadar isabetli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Son bir sözümüz de sık sık akraba evliliği aleyhine konuşan ve pek çok aileyi endişelere sevk eden felaket tellallarına olacak.
Çünkü bu tehlikeli halleri önlemek mümkün olabilir. Akraba evliliklerinin tıbbi sorunları hakkında şimdiye kadar pek çok şey söylenmiştir. Fakat bu konularda henüz tam bir fikir birliği olmayıp akraba evliliklerinin kısırlık, doğurganlığın azalması, düşükler, gelişme geriliği, çocuk ölümlerinin artması gibi neticeleri olduğunu söyleyenlerin yanında özellikle son senelerde yapılan kontrollü çalışmalarla bunun aksini belirtenler de vardır.
Akraba Evliliği Yapmanın Tıbbi Tesirleri
Çocuk Ölümleri Üzerine Tesiri: Pekçok yazar akraba evliliklerindeki genetik etkilerle, sosyal etkilerin kolaylıkla birbirinden ayrılmayacağını belirtmişlerdir. Akraba evliliklerinin genellikle sosyo-ekonomik durumun daha bozuk olduğu yerlerde yapıldığını belirtmiştik. Schull ve arkadaşlarının çalışmasında da Japonya’da aynı durum tespit edilmiş, yüksek çocuk ölümleri ve gelişme geriliği akrabalıktan çok sosyo-ekonomik durumla açıklanmıştır. Aynı sonuçlar, başka araştırmacılarca Hindistan ve Türkiye’de de bulunmuştur
Doğuştan Sakatlıklar: Doğuştan anormalliler bakımından incelendiğinde, birçok çalışma sonuçlarına göre akraba evliliği bu bakımdan riski artırıcı bir faktör olarak görülmektedir. Fakat bu verilerin pek çoğunda vakalar hastane vakaları arasından seçildiğinden, belirgin taraflılık göstermektedir.
Ayrıca şekil bozukluğunun sebebini belirlemek çoğunda mümkün olmamıştır. Bu konudaki ilişkiyi araştıran en geniş çalışma Japonya’dan gelmektedir Konjenital maformasyon (doğuştan şekil bozukluğu) bakımından incelendiğinde, akraba evliliği yapan ve yapmayan ailelerin çocukları arasında çok az bir fark görülmektedir.
Güney Hindistan’da 10.000 kişilik nüfusu kapsayan bir araştırma ve Ankara Doğumevinde 10.000 yeni doğumla yapılan çalışma da aynı şekilde, akraba evliliği ile bir ilişki tespit edilmemiştir. Bazı çocukların sakat doğumlarında ise, otozamal resesif bir kalıtım gösterilmediğin den, akrabalığa bağlamak çok güçtür
Doğurganlık Üzerine Tesiri: Bu konuda yapılan çalışmaların çoğu akraba evliliklerinin doğurganlık üzerinde tesiri olmadığını göstermiştir. Hatta bazı yazarlar akraba evliliğinin doğurganlığı artırdığını ileri sürmüşlerdir.
Kaynak: Sefa Saygılı / Aile Rehberi / Yeni Dünya Dergisi / bkz: 24-29