Cihad, inancı korur, hakikati himaye eder, ülkeleri ve mukaddesleri savunur. Batıl, onun önündeki herhangi bir boşlukta gelişir, zayıf bir direnme bulunca hemen bastırıverir ve hedefine ulaşır. Kötülüklerin, güçlü otoritelere dayandığı için, kendisini halka benimsetmesiyle geldiğini ve bu yüzden onun önünde şerefin eriyip gittiğini ve yok olduğunu görmekteyiz.
Ashab-ı Kehf gençlerinin birbirlerine söyledikleri şu sözleri çoğu kez hatırlarım. Çünkü onlar sizi ellerine geçirirlerse taşlayarak öldürürler yahut kendi dinlerine döndürürler ki o takdirde asla iflah olamazsınız (Kehf Süresi 20)
Bunun için Allah, cihad araçlarına yemin etmiştir:
“Andolsun nefesleriyle (güp güp) ses çıkararak koşan(at)lara, (tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara, sabahleyin akın edenlere, (ayaklarıyla) toz koparanlara, derken bir topluluğun ortasına dalanlara. (Bunların hepsine andolsun) ki insan, Rabbine karşı çok nankördür (Adiyat Süresi 1-6)“
At koşunca onun nefesleri göğsüne sığmaz, hızlı koştuğu için tırnakları ateş çıkarır. Atın sahipleri, saldırı veya savunma nedeniyle ölüme koşarlar. O zaman kahramanlar yaptıklarının bir ağırlık olduğunu hisseder ve bedelini kanlarıyla öderler. Bazen cihad ateşi, ziraat ve hayvancılığı korumak için adeta haşeratları öldürmek gibi olur.
Hak, günümüzde kendisini koruyan ve sancağını taşıyan süvarilere ve erlere ne de muhtaçtır! Burada inatçı ve nankörler, inanç ve erdemleri çalıyorlar ve insanlara zulüm ve işkenceyi reva görüyorlar:
“İnsan Rabbine karşı çok nankördür. Ve kendisi de buna şahittir (Adiyat Süresi 6-7)“
Ahiretin hiçbir asırda günümüzdeki kadar inkar edildiğini ve dünyaya hiçbir zaman günümüzdeki kadar tapıldığını sanmıyorum:
“Bilmez mi o, kabirlerde olanlar dışarı atıldığı, göğüslerde olanlar devşirildiği zaman. (Evet), o gün Rableri onların her halini haber almıştır (Adiyat Süresi 9-11)“
Kaynak: Muhammed Gazali / Kur’an’ın Konulu Tefsiri / bkz:883-884