Abese Süresi 21-22. Ayet Meali: Onu sonra öldürür ve kabre koyar. Dilediği zaman tekrar diriltir.
Abese Süresi 21-22. Ayetin Tefsiri: Bu şu manaya gelir. İnsanın gözünü, bilgisini, kulağını, kuvvet ve anlayışını, duygu ve hareketini ve hayatını alır. Onu eskisi gibi cansız bir bitki haline getirir. Böylece duygusuz, şekilsiz bir hal alır. Sonra da toprağa gömülür. Böylece nutfe halinde olduğu gibi, kokmuş bir leş olur.
Sonra etleri, kemiklerinden ayrılır, organları çürür ve kurtlanır. Kurtlar onun yanaklarını ve diğer organlarını yer, bitirirler. Kemikleri kül olur ve havaya uçar. Yenilen yerleri kurtların içinde bir pislik durumuna gelir. O pislikten kurtlar ve böcekler bile tiksinir. En sonunda da ziraat ve çömlek işlerinde kullandıkları bir toprak olur ve unutulur gider. Artık hiç yokmuş gibi olur. Fakat iş bu kadarla kalmaz.
Belirli bir zaman gelip çatınca tekrar diriltilir. Dağılan parçaları bir araya gelir. Kıyametin şiddetine kendini hazırlar. Kıyamet koptuğu zaman bir bir pişmanlık duyar. Çünkü kıyametin koptuğunu, göklerin yarılıp yeryüzünün değiştiğini, dağların hallaç pamuğu gibi atıldığını, yıldızların dökülüp güneşin simsiyah olduğunu, cehennem zebanilerinin korkunç kuvvetini, cehennemin soluğunu duyup, günahkarların özlemle Cennet’e baktıklarını gören kimse nasıl olur da pişmanlık duymaz. Amel defterleri dağıtılırken ona;
Oku kitabını, bütün yaptıkların burada yazılı denir.
O;
Bu kitap nedir? diye sorunca Ona şöyle denir;
Senin amellerini tesbit etmekle görevlendirilen iki melek; senin sevinip nimetleri ile övündüğün hayatında az ve çok yaptığın her şeyi iğneden ipliğe kadar konuştuğunu, yaptığını, yiyip içtiğini, oturup kalktığını ve senin unuttuklarının hepsini yazdılar. O, Allah’ın senin için yazdırdığı amel defteridir. Şimdi hesap zamanıdır. Ona hazır ol. Cevaba gücün yetmezse sana azap edilecektir.
Adam defterini açmazdan evvel, onun dehşetinden şaşırır kalır. Çünkü sonunda rezil olmak, perişan olmak vardır. Hele bir de kitabını açıp bakınca ve içinde yaptığı bütün aşağılık işleri okuyunca kendi kendine şöyle der:
Bana yazıklar olsun. Bu kitap nasıl da benim yaptığım şeylerin küçüğünü büyüğünü ayırt etmeksizin hepsini yazmış
İnsanın ve isyankarın sonu budur.
Allah’ın dilediği zaman onu diriltir ayetinden kastı budur. Sonunda bu duruma düşecek olan kimsenin bir daha kibirlenmesine, büyüklenmesine ve bir an olsun bunu duyup sevince boğulmasına imkan var mıdır?
Nasıl yaratıldığını görüyor ve biliyor. Eğer son halini de görecek olsaydı, Allah etmesin bu hitaba maruz kalmamak ve azaba uğramamak için hayvanlarla beraber toprak, hatta köpek veya domuz olmaya bile razı olurdu. Bir de Allah’ın azabına maruz kalacak bir kul ise, domuz olmak, onun için en büyük şeref olur. Çünkü domuzun başlangıcı da sonu da toprak olacaktır. Ona azap ve hesap yoktur. İnsanlar köpek ve domuzdan kaçmazlar. Fakat insanlar bir kulun cehennemdeki durumunu görecek olsalardı, onun dehşetinden, çirkin görünüş ve pis kokusundan yok olurlardı.
Cehennem ehline içirilen sudan dünya denizlerine bir damla damlatılacak olsaydı, bütün denizler leşten daha fena kokardı. Allah’ın affedeceklerinden başka onlardan olup olmadığı da belli değildir, sonu böyle olanların kendilerini bir şey zannetmeleri nasıl mümkün olur ? Kendinde nasıl üstünlük görür? Nasıl sevinir ve nasıl böbürlenir?
Eğer Allah’ın fazileti ve keremiyle af ve mağfiret olmasa, Allah’ın azabına düçar olmayan kul bulunması mümkün müdür? Her ne kadar Allah’tan ümit kesilmezse de ümit onun faziletine ve iyiliğinedir. Kuvvet de kudret de ona aittir. Yüz kırbaç cezasına çarptırılan bir adam düşün. Bu adam ya affa uğrayacak veya kırbaçları yiyecektir. Bu durumda olan bir adam ceza evinde bulunan diğer mahkumlara karşı kibirlenip böbürlenebilir mi?
Dünya suç işleyip cezaya çarptırılan bütün insanlar için bir hapishane gibidir. Sonunu bilmeyen böyle bir adam, sıkıntı içinde kalmaz mı? Hala nasıl kibirlenebilir ?
Kaynak: İmam Gazali / İhyau Ulumi’d-Din / C:3 / bkz: 992-994